Connect with us

Kültür-Sanat

Ottoman Ne Demek? Osmanlılara neden “Ottoman” denir?

Published

on

Osmanlı İmparatorluğu, yaklaşık 600 yıl boyunca üç kıtada hüküm sürmüş, dünya tarihine damga vurmuş bir imparatorluktur. Ancak Osmanlılar, Batı dillerinde genellikle “Ottoman” olarak adlandırılır. Bu durum, pek çok kişinin “Osmanlılara neden Ottoman denir?” veya “Ottoman ne demek?” gibi sorular sormasına neden olmuştur. Bu yazımızda, “Ottoman” teriminin kökenini, ne anlama geldiğini ve bu kelimenin Batı dünyasında nasıl yayıldığını detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.


Ottoman Ne Demek?

“Ottoman” kelimesi, İngilizce başta olmak üzere Batı dillerinde Osmanlı İmparatorluğu’nu tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Kelimenin kökeni, Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Gazi’nin adından gelmektedir. Osman, Batı dillerine “Ottoman” olarak çevrilmiştir. Bunun sebebi, Osman isminin Arapça ve Farsça kökenli “Uthman” veya “Othman” biçiminde Batı’ya taşınmasıdır.

Batı dillerindeki fonetik farklılıklar nedeniyle “Othman” zamanla “Ottoman” haline gelmiştir. Yani, Ottoman kelimesi aslında doğrudan Osmanlı İmparatorluğu’nu ve bu imparatorluğu kuran hanedanı ifade eder. Bu durum, Osmanlı İmparatorluğu’nun tarih sahnesindeki öneminin, Batı dünyası üzerindeki etkisini yansıtır.


Ottoman Ne Demek?

Osmanlılara Neden “Ottoman” Denir?

Osmanlı İmparatorluğu’na “Ottoman” denmesinin temel sebebi, Osmanlı hanedanının kurucusu Osman Gazi’nin isminden kaynaklanır. İşte bu isimlendirme sürecini detaylı bir şekilde açıklayalım:

1. Osman İsminin Arapça Kökeni

Osman ismi, Arapça kökenlidir ve “Uthman” şeklinde yazılır. İslam dünyasında yaygın olarak kullanılan bu isim, Osmanlı’nın kurucusu Osman Gazi’nin adı olarak Türk tarihine geçmiş ve bu büyük hanedanın adını oluşturmuştur. Batılılar, Osmanlılarla ilk karşılaştıklarında, bu hanedanın kurucusunun adını Arapça telaffuzuna uygun şekilde “Othman” olarak kaydetmişlerdir.

2. Batı Dillerinde “Uthman”ın Evrimi

Batı dillerinde Arapça kelimelerin telaffuzunda bazı değişiklikler meydana gelir. “Uthman” kelimesindeki “th” sesi Batı dillerine uyarlanırken “tt” olarak değişmiştir. Bu, fonetik olarak kelimenin daha kolay söylenebilmesi için yapılmıştır. Zamanla “Othman”, Batı dillerinde “Ottoman” haline gelmiştir.

3. Osmanlı Hanedanını Tanımlama

Osmanlılar, Batı dünyası için büyük bir siyasi ve askeri güçtü. Bu nedenle, Osmanlı İmparatorluğu’nu ifade etmek için kurucularının adı kullanılmıştır. Böylece “Ottoman” kelimesi, hem Osmanlı hanedanını hem de imparatorluğu temsil eden bir terim haline gelmiştir.

Osmanlılarda Divan Teşkilatı: Osmanlı Yönetim Sisteminin Temel Yapısı

Ottoman Kelimesinin Tarihi ve Batı’daki Kullanımı

“Ottoman” kelimesi, Batı literatüründe Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili metinlerde sıkça kullanılmıştır. Özellikle 15. ve 16. yüzyılda Osmanlıların Avrupa üzerindeki etkisi arttıkça, bu kelime Batı dillerinde daha yaygın hale gelmiştir. İşte Ottoman kelimesinin Batı’daki tarihi kullanımına dair birkaç önemli nokta:

  • Diplomatik İlişkiler: Osmanlıların Avrupa ülkeleriyle diplomatik ilişkileri sırasında, Batılı devlet adamları ve yazarlar Osmanlı İmparatorluğu’nu “Ottoman Empire” olarak adlandırmıştır.
  • Akademik ve Tarihsel Kaynaklar: Osmanlı tarihi üzerine yazılan Batılı kaynaklarda, “Ottoman” terimi sıkça kullanılmıştır. Bu kelime, özellikle Batı üniversitelerinde Osmanlı tarihi ile ilgili çalışmalarda standart bir terim haline gelmiştir.
  • Sanat ve Edebiyat: Batı edebiyatında ve sanat eserlerinde, Osmanlı temalı eserlerde “Ottoman” kelimesi sıkça geçmektedir. Bu eserler genellikle Osmanlı’nın egzotik ve güçlü imajını yansıtır.

Ottoman Kelimesinin Diğer Anlamları

“Ottoman” kelimesi sadece Osmanlı İmparatorluğu’nu ifade etmekle kalmaz, aynı zamanda başka anlamlara da sahiptir. İngilizce’de “ottoman” kelimesi, özellikle mobilya dünyasında “puf” ya da “ayak dayama taburesi” anlamında kullanılmaktadır. Bunun nedeni, Osmanlı döneminde kullanılan rahat ve gösterişli mobilyaların Batı dünyasında popüler hale gelmesidir. Bu mobilya tarzı, Batı’da “Ottoman” olarak adlandırılmış ve bugün hala bu şekilde anılmaktadır.


Osmanlı ve Ottoman: Batı’daki Osmanlı Algısı

Batı dünyasında Osmanlılar, tarih boyunca hem korkulan hem de hayranlık duyulan bir imparatorluk olarak algılanmıştır. Bu algı, “Ottoman” kelimesinin Batı dillerinde yaygınlaşmasına katkıda bulunmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun özellikle askeri başarıları, mimarisi ve kültürel zenginliği, Batı’da büyük bir merak uyandırmıştır. Bu nedenle, “Ottoman” kelimesi Batı dünyasında Osmanlı’nın gücünü ve etkisini simgeleyen bir terim olarak benimsenmiştir.


Sonuç: Ottoman Kelimesi Ne Anlatıyor?

“Ottoman” kelimesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı dünyasındaki yansımasını ve tarihsel önemini anlamak için kritik bir öneme sahiptir. Osmanlı hanedanının kurucusu Osman Gazi’nin ismiyle şekillenen bu kelime, Batı dillerinde Osmanlı İmparatorluğu’nun simgesi haline gelmiştir. Aynı zamanda, Osmanlı kültürünün Batı üzerindeki etkisini de ortaya koyar.

Bugün “Ottoman” kelimesi, tarihsel anlamının yanı sıra kültürel bir mirası da temsil etmektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nun zengin tarihi, sanat eserleri ve diplomatik etkisi, bu terimin evrensel bir değer kazanmasını sağlamıştır. Dolayısıyla, “Ottoman” kelimesi, sadece bir imparatorluğu değil, aynı zamanda kültürel ve tarihsel bir mirası da ifade eder.

Okumaya Devam Et
Yorum Yaz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Spor

Baba Hüsnü Kimdir? Beşiktaş’ın, Türk Futbolunun ve İstihbaratının Efsanesi ve Gizli Kahramanı

Published

on

Türk futbol tarihinin unutulmaz isimlerinden biri olan Baba Hüsnü, yalnızca sahada gösterdiği performansla değil, perde arkasında yürüttüğü görevlerle de hafızalara kazınmıştır. Gerçek adıyla Hüsnü Savman, hem Beşiktaş’ın efsane sol beki hem de Türk istihbaratına katkı sağlayan gizli bir kahraman olarak anılıyor.

Futbolla Başlayan Efsane

1908 yılında Balıkesir’in Gönen ilçesinde doğan Hüsnü Savman, genç yaşta futbola olan ilgisiyle dikkat çekti. Kariyerine Beşiktaş’ta başlayan Savman, kısa sürede takımın vazgeçilmezlerinden biri haline geldi. 1927–1943 yılları arasında siyah-beyazlı formayı tam 294 kez terletti ve bu süreçte 42 gol kaydetti. Sol bek pozisyonunda oynayan Baba Hüsnü, zaman zaman hücuma verdiği destekle de takımına katkı sundu.

baba hüsnü kimdir

Kendine has stili, liderlik özelliği ve hırslı yapısıyla Beşiktaş taraftarlarının gözünde bir efsaneye dönüştü. Lakabı da buradan geliyor: Takım arkadaşları ve taraftarlar ona duydukları saygıyı “Baba Hüsnü” diyerek gösteriyorlardı.


Milli Formayla Görev: 1936 Berlin Olimpiyatları

Hüsnü Savman yalnızca kulüp düzeyinde değil, milli takım seviyesinde de ülkesine hizmet etti. 1936 yılında Türkiye’yi temsilen Berlin Olimpiyatları’nda forma giydi. Hem saha içindeki yeteneği hem de disiplinli duruşuyla Türk futbolunun yüz akı oldu.


Futbolun Ötesinde Bir Misyon: İstihbarat Görevleri

Baba Hüsnü’nün hayatındaki asıl sıra dışı hikâye ise futbolun dışındaki gizli görevlerinde saklı. Dönemin istihbarat birimleri tarafından “sessiz bir görev adamı” olarak tanımlanan Savman, özellikle 1930’lu yıllarda Türk istihbaratı için çalıştı.

Anlatılanlara göre Baba Hüsnü, Sovyetler Birliği’nden gelen futbolcu Konstantin Shchegotsky ile temasa geçerek onun Türkiye’ye kazandırılması sürecinde aktif rol oynadı. Hikâyeye göre Shchegotsky, İstanbul’da bir organizasyona davet edilip bazı özel görüntülerle etkilenerek Türk istihbaratının işbirliği teklifini kabul etti. Bu operasyonda Baba Hüsnü’nün ismi perde arkasında kilit rol oynayan isimlerden biri olarak geçiyor.


İtiraf Belgelerinde Geçen İsim: Baba Hüsnü

Sovyet futbolcusu Shchegotsky’nin ilerleyen yıllarda KGB sorgularında verdiği ifadelerde Baba Hüsnü’nün ismi yer aldı. İfadelerde, Savman’ın istihbarat adına bazı görevlerde bulunduğu ve kendisine yönlendirme yaptığı belirtilmişti. Bu da futbolcunun yalnızca saha içinde değil, devlet güvenliği açısından da önemli işlerde görev aldığını ortaya koyuyordu.

hüsnü savman

Çift Yönlü Yaşam: Kahramanlık ve Sessizlik

Hem sporcu hem de devlet görevlisi olmak kolay değil. Ancak Baba Hüsnü, bu iki zıt rolü büyük bir ustalıkla yürüttü. Sahada mücadele eden bir sol bek, saha dışında ise istihbarat ağı içinde sessizce hareket eden bir ajan. Bu yönüyle Baba Hüsnü, Türk futbol tarihinde eşi benzeri olmayan bir karakterdir.


Erken Veda: Hayatının Son Yılları

Baba Hüsnü’nün hayatı ne yazık ki uzun sürmedi. 1945 yılında, yalnızca 37 yaşında hayatını kaybetti. Genç yaşta aramızdan ayrılan bu özel insan, ardında büyük bir miras bıraktı. Onun adı Beşiktaşlılar için hâlâ saygıyla anılırken, milli güvenlik camiası için de unutulmaz bir figürdür.

Liverpool’un Yıldız İsmi Diogo Jota Hayatını Kaybetti: Futbol Dünyası Yasta

Baba Hüsnü’nün Mirası Nedir?

Hüsnü Savman’ın hikâyesi, Türk spor tarihinin en sıra dışı anlatılarından biridir. Onu sadece başarılı bir futbolcu olarak tanımlamak eksik kalır. Aynı zamanda vatanı için sessizce görev yapmış, önemli süreçlerde rol almış bir gizli kahramandır.

Bugün bile Beşiktaş taraftarları onu sevgiyle anarken, tarihçiler onun hem sahadaki oyununu hem de perde arkasındaki görevlerini hayranlıkla inceliyor. Baba Hüsnü’nün hayatı, hem futbolculara hem de genç nesillere örnek olacak türden.

Türk futbolunun ilk dönemlerinde forma giyen bazı isimler, sadece sahada gösterdikleri başarılarla değil, toplumsal rollerindeki etkileriyle de hafızalara kazındı. 1930’lu yıllar Türkiye’sinde futbolcular, çoğu zaman hem gençliğin rol modeli hem de devletin temsilcisi konumundaydı. O dönemlerde bir oyuncunun disiplini, duruşu ve halkla ilişkisi en az futbol yeteneği kadar önemsenirdi. Birçok futbolcu, yalnızca sporda değil; kültürel ve hatta siyasi alanlarda da görev aldı. Bu yönüyle spor, yalnızca bir oyun değil; milli bir duruşun temsil biçimi hâline gelmişti.

İstanbul’un dar sokaklarında başlayan futbol serüveni, zamanla ülkenin en stratejik şehirlerine uzanan bir misyona dönüştü. Özellikle yurtdışı bağlantılı olaylarda, oyuncular bazen bir elçi, bazen bir rehber olarak görev aldı. Bu isimlerden biri, kritik görüşmelerde tercümanlık yaparken; bir diğeri, uluslararası organizasyonlarda diplomatik bağlantılar kurmakla meşguldü. Saha dışında yürütülen bu görevler, o yıllarda sporun ne denli hayati bir araç olarak kullanıldığını ortaya koyar. Dışarıdan bakıldığında bir maçtan ibaret gibi görünen karşılaşmaların arka planı, çoğu zaman büyük devlet stratejilerinin bir parçasıydı.

Okumaya Devam Et

Kültür-Sanat

Atatürk ve Latife Hanım Neden Boşandı? Tarihî Anılarla Anlatılıyor

Published

on

Atatürk ve Latife Hanım

Cumhuriyet tarihinin en çok merak edilen özel meselelerinden biri olan Atatürk ve Latife Hanım’ın boşanması, yıllarca sır gibi saklandı. Ancak yakın çevresinde yer alan isimlerin hatıraları, bu önemli olayın perde arkasını gözler önüne seriyor. Olayın merkezinde ise dönemin tanıklarından Kılıç Ali ve Hasan Rıza Soyak var. Yazdıkları anılar, Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ayrılığı nasıl yaşadığını ve hangi gerekçelerle karar aldığını gösteriyor.


🔥 Bir Gece Yarısı: “Bu Evi Yakacağım!”

Kılıç Ali’nin hatıralarında aktardığına göre, bir gece yarısı telefon çaldı. Arayan Yaver Muzaffer’di. “Gazi sizi emrediyor,” dedi. Hemen harekete geçen Kılıç Ali, yolda Salih Bozok ile karşılaştı. O da Köşk’e çağrılmıştı. İkili birlikte Atatürk’ün odasına girdiğinde, Gazi’nin yüzü kıpkırmızıydı. Elbiseleriyle kanepenin üzerine uzanmış haldeydi. O anın ağırlığını Gazi’nin şu sözleri ortaya koydu:

“Bu evden kaçayım… Yoksa gaz döküp bu evi yakacağım!”

Bu dramatik çıkış, yaşanan tartışmanın şiddetini açıkça ortaya koyuyordu. Salih Bozok, hemen Gazi’nin kravatını gevşetti, gömleğinin yaka düğmesini çözdü. Atatürk, o gece yaşananları anlattı. Yemekten sonra bahçede biraz hava almak için çıktığını, ancak Latife Hanım’ın balkona çıkarak yüksek sesle ve alaycı biçimde neden yatmadığını sorduğunu, çevredeki muhafızların ve görevli erlerin önünde küçük düşürücü sözler sarf ettiğini belirtti.

Atatürk ve Latife Hanım

🚗 “Biraz Hava Alayım…”

Bu anlatımın ardından Gazi, bir süre yalnız kalmak istediğini söyledi. Başyaver Rusuhi’yi yanına aldı, otomobiline binerek Çankaya Köşkü’nden ayrıldı. O gece sabaha kadar dönmedi. Bu, aslında ayrılığın başlangıcıydı.


✉️ Hasan Rıza Soyak: “Latife Hanım’a Bir Mektup Yazdı”

Atatürk’ün yakın çalışma arkadaşı olan Hasan Rıza Soyak, olayın devamını şu şekilde anlatıyor: Gazi, o gece Çankaya Köşkü’nü terk ederek istasyon yakınlarındaki özel kalem binasına geçti. Sessizce çalışma odasına oturdu. Durumu açıklamaktan kaçınıyor, ancak beden dili ve sözlerinden boşanma kararını kesin olarak verdiği anlaşılıyordu.

Orada, Latife Hanım’a kısa ama anlamlı bir mektup yazdı. Mektupta, Latife Hanım’ın bir süreliğine İzmir’e giderek istirahat etmesini nazik bir dille tavsiye etti. Ertesi sabah Atatürk, küçük bir özel trenle Sivas istikametine doğru yola çıktı. Yanında yalnızca en güvendiği isimler vardı: Nuri, Recep Zühtü, Rusuhi ve Hasan Rıza Soyak.


🛤️ Latife Hanım İzmir’e Döndü, Evrak İzmir’e Gönderildi

Bir gün sonra Latife Hanım da İzmir’e hareket etti. O andan itibaren yollar ayrıldı. Atatürk, boşanma evraklarının hazırlanmasını istedi ve belgeler, Latife Hanım’a ulaştırılmak üzere İzmir’e gönderildi. Böylece evlilik resmen sona erdi. Bu süreçte ne kamuoyuna ne de basına herhangi bir açıklama yapılmadı. Ayrılık süreci sessizce tamamlandı.


🤐 Neden Sessiz Kalındı?

Atatürk’ün böylesine önemli bir özel kararı kamuoyuna açıkça duyurmaması, onun özel hayatla devlet işlerini kesin çizgilerle ayırmasından kaynaklanıyordu. Kendi iç dünyasında büyük fırtınalar yaşasa da, halkın gözünde yalnızca “Cumhurbaşkanı Atatürk” olarak görünmek istiyordu. Boşanma sürecinde bile devletin itibarını ön planda tuttu.

Güzide Duran ve Fikret Orman Aşkı Magazin Gündeminde! Boşanma Aşamasındaki Eşi Adnan Aksoy’dan Zehir Zemberek Açıklamalar: “Bu Şahıs Hâlâ Soyadımı Taşıyor!”

👩 Latife Hanım Kimdir?

Latife Uşşaki, 1900 yılında İzmir’de dünyaya geldi. Hukuk eğitimi alan ve Avrupa’da yetişmiş kültürlü bir kadındı. 1923 yılında Atatürk ile evlendi. Modern Türk kadını profiliyle yeni kurulan Cumhuriyet’in simgelerinden biri haline geldi. Ancak evlilikleri yalnızca 2 yıl sürdü.

Atatürk ve Latife Hanım

👤 Atatürk ve Latife Hanım İlişkisi Neden Yürümemişti?

Pek çok tarihçiye göre, Atatürk ve Latife hanım farklı karakterler, yoğun devlet işleri ve özel hayattaki anlaşmazlıklar bu evliliği sürdürülemez hale getirdi. Latife Hanım’ın zaman zaman aşırı kontrolcü ve sorgulayıcı tavırları, Atatürk gibi özgürlüğüne düşkün bir liderle çatışıyordu. Gazi’nin çevresindeki birçok dostu da bu gerilimi fark etmişti.


📌 Sonuç: Cumhuriyet’in Kurucusu da İnsandı

Bu olay, Mustafa Kemal Atatürk’ün devlet adamlığının yanında, duyguları olan bir insan olduğunu da bize hatırlatıyor. Atatürk ve Latife Hanım evliliği, Cumhuriyet tarihine sadece siyaset değil, duygusal yönleriyle de kazınmış özel bir hikâye olarak yerini aldı. Atatürk ve Latife Hanım’ın hikayesi hakkında siz ne düşünüyorsunuz?

Okumaya Devam Et

Kültür-Sanat

Sezen Aksu’dan Gönülleri Dağlayan Albüm: “Paşa Gönül Şarkıları” Yayınlandı!

Published

on

Sezen Aksu

50 yılın birikimi tek bir albümde… Sezen Aksu, tam yarım asırlık müzik kariyerini taçlandıran yeni albümüyle bir kez daha gündemde. “Paşa Gönül Şarkıları” adını taşıyan yeni albüm, 27 Haziran 2025 itibarıyla tüm dijital platformlarda dinleyiciyle buluştu. Sosyal medyada dakikalar içinde viral olan şarkılar, Türkiye’nin dört bir yanından dinleyicileri gözyaşlarına boğdu.


Sezen Aksu 50. Yılına Nasıl Damga Vurdu?

Şöyle düşün: Türk müziğinin en tanıdık sesi, “Minik Serçe” lakaplı Sezen Aksu tam 50 yıldır hayatlarımıza dokunuyor. Aşkı, ayrılığı, hayal kırıklığını, sevinci hep ondan öğrendik. Şimdi o, sanat yolculuğunun altın yılını yepyeni bir albümle kutluyor.

“Paşa Gönül Şarkıları” ismi, sadece nostalji kokan bir ifade değil; aynı zamanda Sezen’in iç dünyasını, yaşanmışlıklarını, tutkularını da yansıtıyor. Albüm, adeta Sezen Aksu’nun gönlünden geçenlerin bir dökümü gibi.

Sezen Aksu

Albümde Neler Var?

Albüm toplam 12 şarkıdan oluşuyor. Bazı şarkılar daha önce farklı sanatçılar tarafından seslendirilmiş ama bu kez Sezen Aksu’nun sesiyle yeniden hayat bulmuş. Bazıları ise tamamen yeni. Özellikle şu parçalar şimdiden dillere dolandı:

  • Sen Ağla
  • Ey Aşk
  • Bahçe
  • Bana Sor

Bu şarkılar, sadece kulaklara değil, kalplere de dokunuyor. Twitter’da “Sen Ağla” etiketine tıklarsan, yüzlerce kişinin bu şarkıyla içini döktüğünü görüyorsun. Bazıları eski aşklarını hatırlıyor, bazıları ise “sezen yine bizi içimizden vurdu” diyor.


Sezen’in Sesiyle Yeniden Hayat Bulan Şarkılar

Bu albümün bir özelliği de şu: Daha önce başka sanatçılara verilen bazı parçalar, bu kez bizzat Sezen Aksu’nun yorumuyla karşımıza çıkıyor. Bu da hem geçmişe bir selam, hem de Sezen’in kendi şarkılarına “benim gönlümde nasıl çalıyorlardı” diye bir hatırlatma gibi.

Sadece bir albüm değil bu, aynı zamanda bir iç döküm, bir “gönül manifestosu” diyebiliriz.

Fenerbahçe Kutlamasını Sallayan Mecnun Giasar Kimdir? Hande Yener’le Sahneye Çıkınca Sosyal Medya Çalkalandı!

Müzik Eleştirmenlerinden Tam Not

Albüm henüz 1 gün bile geçmeden müzik dünyasında yankı buldu. Spotify, Fizy ve Apple Music’te öne çıkanlar listesine giren “Paşa Gönül Şarkıları”, eleştirmenlerden de tam not aldı. Bazıları şöyle dedi:

“Sezen, 50 yıllık kariyerinin en olgun işlerinden birini yaptı.”
“Bu albüm, sadece bir müzik dinletisi değil, bir yaşam hikâyesi.”
“Yalnızca kulakla değil, kalple dinlenmesi gereken bir albüm.”


Sosyal Medya Ayağa Kalktı

“#SezenAksu”, “#PaşaGönülŞarkıları”, “#SenAğla” gibi etiketler saatler içinde Türkiye gündeminde ilk sıraya oturdu. Albümün yayınlandığı gece, birçok kişi “Sezen varsa uyumak yok” diyerek parçaları sabaha kadar dinledi.

Instagram hikâyelerinde “Ey Aşk” ile ağlayanlar, TikTok’ta “Bahçe” ile dans edenler, Twitter’da “Bana Sor” ile eski aşkları ananlar… Yani Sezen Aksu’nun yeni albümü, sadece müzik değil; toplumsal bir duygu patlaması.


Sezen Aksu Bu Albümle Ne Diyor?

“Biraz Pop Biraz Sezen” (2017), “Demo” ve “Demo 2” (2018–2022) gibi albümlerden sonra Sezen Aksu uzun süredir sessizdi. Ama “Paşa Gönül Şarkıları” bu sessizliği bozmakla kalmadı, yeni bir sayfa da açtı.

Sezen adeta şöyle diyor:

“Yarım asır geçti ama hâlâ söyleyecek çok sözüm var.”

Ve biz biliyoruz ki onun sözleri hiçbir zaman sıradan değil. Çünkü o sadece bir şarkı yazarı değil; bir neslin sesi, bir kalbin tercümanı.

Okumaya Devam Et

Trendler

Copyright © 2024 Pinek Medya.