Haberler
Azerbaycan Uçak Kazası: 25 Aralık 2025 Tarihinde Meydana Gelen Trajik Olay
25 Aralık 2025 tarihinde Azerbaycan Hava Yolları’na (AZAL) ait bir yolcu uçağı, Kazakistan’ın Aktau şehri yakınlarında trajik bir şekilde düştü. Azerbaycan uçak kazası, 67 kişinin bulunduğu uçakta çok sayıda can kaybına ve yaralanmalara neden oldu. Bu trajik olay, Azerbaycan ve uluslararası toplumda derin bir üzüntü yarattı.
Azerbaycan Uçak Kazasının Detayları
Kazaya ilişkin yapılan ilk açıklamalara göre, uçak Bakü’den Rusya’nın Grozni kentine gitmekteydi. Embraer 190 tipi uçak, Aktau şehri yakınlarında radardan kaybolduktan kısa bir süre sonra düştü. Kazada, 28 yolcu kurtarılırken, ne yazık ki 39 kişi hayatını kaybetti. Yaralanan 5 kişinin durumunun ağır olduğu bildirildi.
Azerbaycan Acil Durum Bakanlığı ve Kazakistan yetkilileri, olay yerine hızla intikal ederek kurtarma çalışmalarına başladı. Yaralılar, en yakın sağlık kuruluşlarına sevk edilirken, hayatını kaybedenlerin kimlik tespit çalışmaları devam ediyor.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’den Milli Yas İlanı
Kazanın ardından Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, bir günlük milli yas ilan etti. Cumhurbaşkanı, olayla ilgili derin üzüntüsünü dile getirerek hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı, yaralılara ise acil şifalar diledi. Ayrıca, kazanın nedenlerini araştırmak için kapsamlı bir soruşturma başlatılması talimatını verdi.
Uluslararası Destek ve Taziye Mesajları
Azerbaycan uçak kazası, yalnızca Azerbaycan’da değil, uluslararası toplumda da yankı buldu. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada Azerbaycan halkının yanında olduklarını belirtti ve başsağlığı dileklerini iletti. Kazakistan hükümeti de Azerbaycan’a destek mesajı göndererek, kazanın soruşturulması için iş birliği yapacaklarını duyurdu.
Libya, Rusya ve diğer ülkelerden de taziye mesajları geldi. Özellikle komşu ülkeler, kurtarma çalışmalarına destek olmak için Azerbaycan ve Kazakistan’a yardım teklifinde bulundu.

Kazanın Muhtemel Nedenleri
Kazanın kesin nedeni henüz açıklanmadı. Ancak havacılık uzmanları, teknik arıza, kötü hava koşulları veya insan hatası gibi olasılıkların değerlendirilmekte olduğunu belirtti. Uçağın kara kutusunun bulunmasıyla birlikte kazanın nedeni hakkında daha net bilgilere ulaşılması bekleniyor.
Hava durumu raporlarına göre, kazanın gerçekleştiği bölgede yoğun sis ve şiddetli rüzgar olduğu bildirildi. Bu durumun pilotun görüşünü kısıtlamış olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor.
Azerbaycan ve Kazakistan Ortak Soruşturma Başlattı
Azerbaycan ve Kazakistan yetkilileri, kazanın nedenlerini araştırmak için ortak bir soruşturma komisyonu oluşturdu. Uçak kazalarının incelenmesinde deneyimli ekipler, kara kutuyu analiz etmek için çalışmalarına başladı. İlk bulguların birkaç hafta içinde kamuoyuyla paylaşılması bekleniyor.
Hayatını Kaybedenlerin Kimlikleri Açıklanıyor
Azerbaycan uçak kazası kurbanlarının kimlikleri belirlenmeye başladı. Uçakta bulunan yolcular arasında Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Rusya vatandaşları olduğu açıklandı. Hayatını kaybedenlerin yakınları için özel yardım merkezleri kurulurken, yaralıların tedavileri sürüyor.
Azerbaycan Halkı Derin Üzüntü İçinde
Azerbaycan halkı, yaşanan bu trajedi nedeniyle büyük bir üzüntü içinde. Sosyal medyada kazada hayatını kaybedenler için binlerce başsağlığı mesajı paylaşıldı. Milli yas ilanıyla birlikte ülke genelinde bayraklar yarıya indirildi ve birçok etkinlik iptal edildi.
Sonuç: Azerbaycan Uçak Kazası Derin Bir Yaraya Sebep Oldu
Azerbaycan uçak kazası, yalnızca Azerbaycan için değil, tüm dünya için büyük bir trajedi olarak kayıtlara geçti. Olayın ardından başlatılan soruşturma, kazanın kesin nedenlerini ortaya koyacak. Ancak bu trajik kayıplar, Azerbaycan halkında derin bir iz bırakmış durumda. Olayla ilgili gelişmeler oldukça kamuoyu bilgilendirilmeye devam edilecek.
Hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara ise acil şifalar diliyoruz. Azerbaycan’ın bu acı dolu günlerinde yanındayız.
Spor
Tayfur Bingöl Beşiktaş’ta Önümüzdeki Sene Neden En Önemli Oyunculardan Biri Olabilir? Tayfur Bİngöl’ün Beşiktaş Sevgisi…

Tayfur Bingöl Beşiktaş taraftarının sevgisini kazanmış, aidiyetiyle, sahadaki duruşuyla ve altyapıdan gelmese de “gerçek Beşiktaşlı” kimliğiyle siyah-beyazlı formayı sırtında gururla taşıyan isimlerden biri. 2022 yılında Alanyaspor’dan kiralanarak Beşiktaş kadrosuna katılan ve performansıyla beğeni toplayan Tayfur, saha içinde olduğu kadar saha dışında da Beşiktaşlı duruşunu her zaman hissettiren bir oyuncu oldu. Peki, Tayfur Bingöl Beşiktaş’ta neden kalmalı? Bu sorunun cevabını detaylı şekilde analiz ediyoruz.
Gerçek Bir Beşiktaşlı: Çocukluk Hayalini Yaşayan Futbolcu
Tayfur Bingöl, Ankara doğumlu bir futbolcu olsa da çocukluğundan beri gönlünde Beşiktaş vardı. Sosyal medya paylaşımları, röportajları ve saha içi davranışlarıyla bunu her fırsatta ortaya koydu. Altyapıdan yetişmemesine rağmen Beşiktaş formasını giydiği andan itibaren taraftarın gözünde bir “kendi evladımız” duygusu yarattı. Özellikle büyük maçlardaki motivasyonu ve aidiyet hissi, tribünlerle arasındaki bağı daha da güçlendirdi.
Çok Yönlü Oyunculuğu ile Kadroya Esneklik Katıyor
Tayfur Bingöl Beşiktaş kadrosunda yalnızca bir mevki için değil, birçok pozisyonda görev alabilecek nitelikte bir oyuncu. Sağ bek, sağ kanat ve zaman zaman orta sahada da görev alan Tayfur, teknik direktörlerin elini güçlendiren çok yönlü bir isim. Özellikle sakatlıklarla ve rotasyon sıkıntılarıyla boğuşan Beşiktaş kadrosunda Tayfur’un bu özelliği, adeta bir can simidi niteliğinde.
Taraftarın Göz Bebeği: Mücadele, Hırs ve Duruş
Beşiktaş taraftarı için sahadaki performans kadar önemli olan bir diğer unsur; futbolcunun hırsı, mücadelesi ve armasına duyduğu saygıdır. Tayfur, bu yönüyle tam bir “çalışkan futbolcu” profili çizerken, oyuna olan bağlılığıyla da tribünlerin saygısını kazanıyor. Maçın son düdüğüne kadar mücadeleyi bırakmayan yapısı, onu sahada her zaman değerli kılıyor.
Yerli ve Yerli Ruhlu: Kadro Yapısında Stratejik Önemi
Yerli oyuncu sayısının artmasının zorunlu hale geldiği Süper Lig’de, takım için stratejik olarak da önemli bir rol oynayan Tayfur Bingöl, kontenjan açısından ciddi bir avantaj sağlıyor. Ancak onu özel kılan sadece pasaportundaki “TC” ibaresi değil, yüreğindeki Beşiktaş ruhudur. Bu ruh, sahada hem oyun anlamında hem de psikolojik olarak büyük fark yaratıyor.
Alternatifsiz Karakter: Sahada Olmadığında Fark Ediliyor
Tayfur Bingöl’ün forma giymediği maçlarda Beşiktaş savunmasında yaşanan iletişim problemleri, hücumdaki etkisizlik ve kanat katkısındaki eksiklikler net bir şekilde hissedildi. Bu da gösteriyor ki Tayfur sadece bir tamamlayıcı değil; takımı dengeleyen bir unsur.

Ekonomik ve Sadık Bir Seçenek
Beşiktaş’ın son yıllarda yaşadığı ekonomik dalgalanmalarda, yüksek bonservisli transferler yerine, takım ruhuna sahip, aidiyeti yüksek oyunculara yönelmesi gerektiği sık sık dile getiriliyor. Bu noktada Tayfur Bingöl gibi sadık, yüksek ücret talep etmeyen ve performansı istikrarlı olan oyuncular altın değerinde.
Yeni Nesil Beşiktaşlılara Örnek
Altyapıdan gelen genç oyuncular için Tayfur Bingöl, mükemmel bir rol model. Hem profesyonelliğiyle hem de aidiyetiyle, kulüp kültürünü genç nesillere aktaran önemli bir figür konumunda. Onunla birlikte forma giyen genç oyuncular, hem saha içi hem de saha dışı davranışları açısından büyük bir deneyim kazanıyor.
Taraftarın Net Mesajı: “Tayfur Kalmalı!”
Sosyal medyada, maç sonlarında tribünlerde ve kulüp yönetimine yönelik çağrılarda Beşiktaş taraftarının ortak bir sesle dile getirdiği bir talep var: Tayfur Bingöl Beşiktaş’ta kalmalı! Bu sadece bir oyuncunun kalması değil, bir ruhun, bir duruşun temsilcisinin takımda tutulması anlamına geliyor.

SONUÇ: Tayfur Bingöl Beşiktaş’ın Yeni Nesil Sembol Oyuncusu Olabilir
Beşiktaş, her dönem ruhuyla oynayan, formaya sevdalı oyuncularla başarıyı yakalamıştır. Tayfur Bingöl de tam olarak bu profilin günümüzdeki temsilcisidir. Onun gibi futbolcular, istatistiklerin ötesine geçer; tribünle bağ kurar, takıma kimlik katar. Yönetimin bu aidiyet duygusunu görmezden gelmemesi, kulübün uzun vadeli başarısı için kritik önemdedir.
Tayfur Bingöl’ün Beşiktaş’a katkısı sadece teknik değil, duygusaldır da. Formaya gösterdiği saygı, sahada verdiği mücadele ve taraftarla kurduğu güçlü bağ, onu farklı kılar. Böyle oyuncular, takım içi atmosferin oluşmasında temel rol oynar. Takım ruhunun zedelendiği dönemlerde bile, Tayfur gibi isimler kulübün toparlanmasında lokomotif olur. Bu nedenle sadece bir oyuncuyu değil, bir ruhu takımda tutmak Beşiktaş için elzemdir. Gelecek sezonlarda hem saha içinde hem de kulüp aidiyetinde Tayfur Bingöl, Beşiktaş için vazgeçilmez bir değer olmaya devam edecektir.
Haberler
İsrail Şam Gerilimi Tırmanıyor: Türkiye’den Sert Tepki

Orta Doğu’da tansiyon yeniden yükseliyor. İsrail’in, Suriye’nin başkenti Şam’a yönelik gerçekleştirdiği hava saldırıları, İsrail Şam hattındaki gerilimi zirveye taşıdı. Türkiye, İsrail’in Şam’a düzenlediği bu saldırıya ilk tepki veren ülkelerden biri oldu.
Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, İsrail Şam saldırısının, Suriye’nin barış, istikrar ve güvenlik çabalarına karşı açık bir sabotaj girişimi olduğu ifade edildi. Bakanlık, “Suriye halkı için tarihi bir barış fırsatı var. Bu fırsatın yok edilmesine izin verilmemeli” dedi.
İsrail Şam’a Neden Saldırdı?
İsrail, 2025 Temmuz ayında, Şam’ın merkezine yoğun hava saldırıları düzenledi. İsrail Şam hattındaki bu yeni gerilim, özellikle İran destekli grupların bölgedeki faaliyetleriyle ilişkilendiriliyor. Tel Aviv yönetimi, saldırıların “önleyici” olduğunu savunsa da, saldırılarda sivil can kayıpları yaşandığı bildirildi.
Şam’daki kaynaklara göre, saldırılarda 9 kişi hayatını kaybetti, 20’den fazla sivil yaralandı. İsrail Şam gerilimi bu saldırıyla birlikte daha da büyürken, uluslararası kamuoyunun tepkisi gecikmedi.

Türkiye’den Açıklama: “Sabotaj Girişimi”
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, resmi kanallar üzerinden yaptığı açıklamada, İsrail Şam hattındaki saldırının barışı hedef aldığını belirtti. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“İsrail’in Şam’a düzenlediği saldırılar, Suriye’nin istikrarını ve güvenliğini baltalamakta, halkın huzurunu sabote etmektedir. Suriye’nin dünya ile entegre olabileceği tarihi bir dönemeçteyiz. Bu sürece zarar verilmemeli.”
Bu açıklamayla birlikte Türkiye, İsrail Şam çatışmasına karşı pozisyonunu netleştirmiş oldu.
Akif Çağatay Kılıç: “Uluslararası Hukuk Hiçe Sayılıyor”
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, İsrail Şam saldırısını sert sözlerle eleştirdi:
“İsrail yönetimi, bölgede savaş ve kaos iklimi yaratma çabasıyla hareket ediyor. İsrail Şam gerilimi her geçen gün derinleşiyor ve uluslararası hukuk yok sayılıyor.”
Kılıç, Türkiye’nin bölgesel huzur için mücadelesini sürdüreceğini de vurguladı.
Burhanettin Duran: “Bölgesel Huzuru Hedef Alıyorlar”
İletişim Başkanı Burhanettin Duran da İsrail Şam krizine dair önemli açıklamalarda bulundu. Duran, saldırının sadece Suriye’yi değil, bölgedeki tüm ülkeleri etkileyebileceğini belirtti:
“İsrail’in Şam’a saldırısı, yalnızca Suriye değil, tüm Ortadoğu’nun barış ve istikrarına yönelik bir tehdittir. İsrail Şam hattında tırmanan her kriz, tüm bölgeye zarar verir.”
Şam Cephesinden Tepki: “Egemenliğimize Saldırıdır”
Suriye Dışişleri Bakanlığı, İsrail Şam saldırısını “ülke egemenliğine açık bir saldırı” olarak nitelendirdi. Yapılan açıklamada, “İsrail’in amacı, Suriye’nin yeniden inşa sürecini durdurmaktır. Şam halkı bu tür saldırılarla korkutulamaz,” ifadeleri kullanıldı.
Şam yönetimi, ayrıca saldırının uluslararası platformlarda kınanması için Birleşmiş Milletler nezdinde girişim başlattı.

Dışişleri Bakanlığı’ndan Tepki: Sabotaj Girişimi
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in Şam’a yönelik saldırısını güçlü bir dille kınadı. Bakanlıktan yapılan açıklamada, “Bu saldırılar, Suriye’nin istikrarını ve güvenliğini tesis etme çabalarına karşı açık bir sabotaj girişimidir” ifadeleri yer aldı. Ayrıca açıklamada, “Suriye halkının önünde tarihi bir fırsat bulunuyor. Huzur içinde yaşamak ve dünya ile yeniden entegre olmak mümkün. Bu fırsatın heba edilmemesi gerek” denildi.
Türkiye, uzun süredir Suriye’de siyasi çözümün savunucusu olurken, özellikle ateşkesin korunması ve yeniden imar sürecinin başlaması için diplomatik çaba sarf ediyor. İsrail’in bu son saldırısı ise Türkiye’nin yürüttüğü barış temelli diplomasiye doğrudan zarar veren bir adım olarak değerlendiriliyor.
Uluslararası Kamuoyunun Tepkisi
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, İsrail Şam hattında yaşanan bu gelişmeler üzerine “tüm taraflara itidal çağrısı” yaptı. Avrupa Birliği Dış Politika Yüksek Temsilciliği de İsrail Şam geriliminin daha büyük bir bölgesel çatışmaya evrilmesinden endişe duyduğunu belirtti.
İran ve Rusya’dan da sert kınamalar geldi. Her iki ülke de İsrail’in saldırgan politikasının sonuçlarının ağır olabileceği uyarısında bulundu.
İsrail Şam Geriliminin Ardındaki Geniş Strateji
Analistlere göre, İsrail’in Şam’a yönelik saldırıları yalnızca İran destekli grupları değil, Esad rejimini zayıflatma amacını da taşıyor. İsrail Şam krizi, aynı zamanda seçim sürecindeki İsrail iç siyasetine de etki ediyor. Bazı uzmanlar, bu saldırıların iç politikada destek toplama amacı güttüğünü öne sürüyor.
Türkiye Ne Yapacak?
Türkiye, diplomatik yollardan İsrail Şam hattındaki tansiyonun düşürülmesini savunuyor. Dışişleri Bakanlığı’nın yanı sıra Cumhurbaşkanlığı ve İletişim Başkanlığı da aktif diplomasi yürütüyor. Ankara’nın, Birleşmiş Milletler ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi uluslararası platformlarda daha etkin olacağı belirtiliyor.
İsrail Şam krizinin geldiği son noktada, bölgede yeniden büyük çaplı bir çatışma riski doğmuş durumda. İsrail’in saldırgan tutumu ve Suriye’ye karşı artan askeri baskı, yalnızca iki ülkeyi değil tüm Ortadoğu’yu tehdit ediyor. Türkiye’nin sergilediği barışçıl ve dengeli duruş, bölge için umut verici. Ancak kalıcı barış için İsrail’in uluslararası hukuk ve insan haklarına saygı duyması şart. İsrail Şam hattında yaşanabilecek daha büyük krizlerin önüne geçilmesi için diplomasi, diyalog ve uluslararası baskı mekanizmalarının birlikte çalışması gerekiyor.
Haberler
Ekrem İmamoğlu, Akın Gürlek Davasında Hem Ceza Hem Beraat Aldı

Cumhuriyet Halk Partisi’nin cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkında açılan davada üçüncü kez hâkim karşısına çıktı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’i hedef aldığı gerekçesiyle 7 yıl 4 aya kadar hapis istemiyle yargılanan İmamoğlu, “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” ve “tehdit” suçlarından 1 yıl 8 ay hapis cezası aldı. Ancak aynı davada “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek” suçlamasından beraat etti. Bu gelişme, hem hukuk dünyasında hem de siyasi çevrelerde büyük yankı uyandırdı.
Duruşmaya Yoğun İlgi
Duruşma, Silivri’deki Marmara Cezaevi kampüsünde bulunan mahkeme salonunda saat 10.00’da başladı. CHP’liler, basın mensupları ve sivil toplum kuruluşlarından çok sayıda isim davayı takip etmek üzere Silivri’ye akın etti. Duruşma öncesi mahkeme binası önünde “Cumhurbaşkanı İmamoğlu” sloganları atıldı ve İmamoğlu’nun yeni görüntüsü sosyal medyada hızla yayıldı.
Salona giriş yaptığı sırada ayakta alkışlanan İmamoğlu, kamuoyunda uzun süredir sessiz kaldığı dönemin ardından ilk kez doğrudan kameralar karşısına geçti. Yorgun ama kararlı bir görüntü çizen İmamoğlu, duruşma sırasında yaşanan tartışmalarla da dikkat çekti.

Mahkeme Salonunda “Bana Bakma” Gerginliği
Savunmasını yapan Ekrem İmamoğlu, mahkeme başkanının yönlendirmeleriyle konuşmasını sınırlandırmaya çalışırken, savcının “Bana bakmayın” uyarısıyla ortam gerildi. İmamoğlu’nun tepkisi sert oldu:
“Size bakmak yasak mı? Sayın hâkim, savcı beye bakmam yasak mı?”
İmamoğlu’nun avukatı Fikret İlkiz de savunmasında bu noktaya değinerek,
“Ben de savunmamı yaparken istediğime bakarak konuşurum. Kime bakacağıma ben karar veririm,”
ifadelerini kullandı.
Bu diyaloglar, dava sürecinde yalnızca hukuki değil, sembolik anlamda da bir güç çatışması yaşandığını gözler önüne serdi.
Mahkeme Kararı: Hem Ceza Hem Beraat
Mahkeme heyeti kararını gün içinde açıkladı. Ekrem İmamoğlu, kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret ve tehdit suçlarından toplam 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ancak, “terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek” suçlamasından beraat etti.
Bu kararın ardından gözler Yüksek Seçim Kurulu’na çevrildi. Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesi uyarınca mahkûm olan kişilerin kamu görevlerinden yoksun bırakılması gündeme gelebilir. Bu da İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını etkileyebilecek bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
İddianamenin Detayları
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, mağdur olarak Akın Gürlek’in ismi yer aldı. Gürlek’in geçmişte terör davalarına bakan mahkemelerde görev yaptığı, bu nedenle terör örgütleri tarafından hedef gösterildiği ifade edildi.
İddianamede şu ifadeler dikkat çekti:
“İmamoğlu, Başsavcı Gürlek’e yönelik sözleriyle düşünceyi açıklama sınırlarını aşmış, kişisel saygınlığı zedelemeyi amaçlamıştır.”
Ayrıca, CHP Gençlik Kolları Başkanı Cem Aydın hakkında açılan davayla ilgili yaptığı bir konuşmanın, terör örgütlerine hedef gösterme niteliğinde olduğu savunuldu.
Siyasi Yorumlar ve Kamuoyu Tepkisi
CHP ve muhalefet cephesi, kararın siyasi olduğunda ısrarlı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, duruşma sonrası yaptığı açıklamada şu sözleri kullandı:
“Bu karar, yargının tarafsızlığına olan güveni sarsmakla kalmamış, siyasetin yargı üzerindeki gölgesini bir kez daha ortaya koymuştur.”
AK Parti cephesinden ise “yargının bağımsızlığı” vurgusu yapıldı. Sosyal medya kullanıcıları ikiye bölündü. Kimi adaletin yerini bulduğunu savunurken, kimileri de İmamoğlu’nun siyasi kariyerine darbe vurulmak istendiğini belirtti.

Sırada Ne Var?
İmamoğlu’nun hukuk ekibinin karara itiraz edeceği ve üst mahkemeye başvuracağı bildirildi. Davanın Yargıtay süreci ise bu kararın kesinleşip kesinleşmeyeceğini belirleyecek. Bu nedenle İmamoğlu’nun siyasi geleceği hâlâ belirsizliğini koruyor.
Öte yandan kamuoyunun gözü, bu cezanın Yüksek Seçim Kurulu tarafından nasıl değerlendirileceğinde. Eğer ceza kesinleşirse, İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığı düşebilir. Bu durum muhalefetin 2028 stratejisinde de büyük bir boşluk yaratabilir.
SONUÇ OLARAK
Ekrem İmamoğlu davası, yalnızca bir yargılama süreci değil, aynı zamanda Türkiye’nin siyasi atmosferinde belirleyici bir dönüm noktası hâline geldi. Hem ceza hem beraat kararıyla sonuçlanan bu duruşma, önümüzdeki dönemde siyasi yasağın tartışıldığı bir süreci başlatabilir. Bu noktadan sonra hem hukuk camiasının hem de kamuoyunun gözü, temyiz sürecinde ve olası siyasi sonuçlarda olacak.
Ekrem İmamoğlu’nun aldığı bu karar, yalnızca bir mahkeme hükmü olmanın ötesinde, Türkiye’nin demokratik işleyişi ve ifade özgürlüğü konularında da tartışmalara kapı araladı. Kararın kamuoyunda yaratacağı etki, önümüzdeki günlerde hem sosyal medyada hem de siyasi arenada sıkça konuşulacak gibi görünüyor. Özellikle muhalefet tabanında yükselen “siyasi dava” söylemi, bu kararın seçim sürecine olan etkilerini daha da artırabilir. Temyiz süreci ve olası gelişmeler, İmamoğlu’nun siyasi yolculuğunun seyrini önemli ölçüde belirleyecek. Gözler artık bir üst mahkemenin vereceği kararda.
-
Kadın ve Moda3 hafta ago
Fenerbahçe Kutlamasını Sallayan Mecnun Giasar Kimdir? Hande Yener’le Sahneye Çıkınca Sosyal Medya Çalkalandı!
-
Spor3 hafta ago
Lyon Küme Düştü mü? Fransa Ligi Devinden Şok Karar!
-
İş Dünyası2 hafta ago
Güzide Duran ve Fikret Orman Aşkı Magazin Gündeminde! Boşanma Aşamasındaki Eşi Adnan Aksoy’dan Zehir Zemberek Açıklamalar: “Bu Şahıs Hâlâ Soyadımı Taşıyor!”
-
Kültür-Sanat3 hafta ago
Sezen Aksu’dan Gönülleri Dağlayan Albüm: “Paşa Gönül Şarkıları” Yayınlandı!
-
Haberler1 hafta ago
Yeni İletişim Başkanı Burhanettin Duran Kimdir? Fahrettin Altun Görevi Bıraktı.
-
Teknoloji3 hafta ago
TOGG T10F Özellikleri ve Satış Tarihi Belli Oldu: İşte Yeni Yerli Otomobilin Tüm Detayları
-
Seyahat2 hafta ago
Keşfedilmemiş Tatil Yerleri: Türkiye’de Hâlâ Kalabalıklaşmamış 7 Gizli Cennet
-
Spor2 hafta ago
Liverpool’un Yıldız İsmi Diogo Jota Hayatını Kaybetti: Futbol Dünyası Yasta