Kültür-Sanat
Suudi Arabistan’ın Dev Projesi, Mirror Line (Ayna Şehri)

Suudi Arabistan, dünyanın en büyük ve en iddialı projelerinden biri olan “Mirror Line” (Ayna Şehri) projesiyle geleceğin şehirlerini inşa etmeye hazırlanıyor. 500 milyar dolarlık bir yatırım bütçesiyle gerçekleştirilecek olan bu dev proje, Suudi Arabistan’ın “NEOM” adlı akıllı şehir projesinin bir parçası olarak dikkat çekiyor. Bu yazıda, Mirror Line projesinin detaylarını, hedeflerini ve Suudi Arabistan’ın bu projeden beklentilerini inceleyeceğiz.
Mirror Line Projesi Nedir?
Mirror Line, Suudi Arabistan’ın kuzeybatısında, Kızıldeniz kıyılarında yer alacak ve iki paralel hat boyunca inşa edilecek olan bir şehir projesidir. Bu şehir, yaklaşık 170 kilometre uzunluğunda olacak ve devasa aynalarla kaplanarak, çöl manzarasıyla bütünleşen bir yapıya sahip olacaktır. Yüksek teknolojiyle donatılmış bu proje, sıfır karbon emisyonu ve sürdürülebilirlik ilkelerine dayalı olacak şekilde tasarlanmıştır.

Projenin Temel Özellikleri
- Uzunluk ve Genişlik: Şehir, 170 kilometre uzunluğunda ve 200 metre genişliğinde olacak.
- Yükseklik: Yapının yüksekliği yaklaşık 500 metre olacak, bu da onu dünyanın en uzun yapılardan biri yapacak.
- Ayna Kaplama: Şehir, tamamen aynalarla kaplanarak dış dünyayla birleşmiş bir görüntü verecek. Bu da çöl ortamına uyum sağlamasını ve çevresel etkisini minimumda tutmasını sağlayacak.
- Sürdürülebilirlik: Proje, sıfır karbon emisyonu prensibiyle inşa edilecek. Yenilenebilir enerji kaynakları kullanılacak ve doğaya en az zarar verecek şekilde tasarlanacak.
Projenin Amaçları
- Yenilikçi ve Teknolojik Şehircilik: Mirror Line, geleceğin şehircilik anlayışını yansıtacak şekilde inşa edilecek. Otonom araçlar, yapay zeka ve yenilikçi ulaşım sistemleri gibi yüksek teknolojili çözümlerle donatılacak.
- Sürdürülebilir Yaşam: Proje, çevreye duyarlı bir yaşam alanı sunacak. Yenilenebilir enerji kaynakları, dikey tarım alanları ve sıfır karbon emisyonu hedefleriyle ekolojik dengeye katkı sağlayacak.
- Turizm ve Yatırım Çekme: Suudi Arabistan, Mirror Line projesiyle turizmi canlandırmayı ve yabancı yatırımları çekmeyi hedefliyor. Bu mega şehir, modern mimarisi ve teknolojik yenilikleriyle dünya çapında ilgi çekmeyi amaçlıyor.
- Kentsel Dönüşüm ve Gelişim: Mirror Line, sadece bir şehir değil, aynı zamanda bölgenin ekonomik ve sosyal dönüşümünü hızlandıracak bir merkez olacak. Bu proje, Suudi Arabistan’ın Vision 2030 planının bir parçası olarak hayata geçirilecek.
Mirror Line Projesinde Hayat

- Akıllı Şehir Teknolojileri: Şehirde, yapay zeka ile yönetilen akıllı evler ve ofisler bulunacak. Otonom araçlar, temiz enerjiyle çalışan ulaşım sistemleri ve robot teknolojisi günlük hayatın bir parçası olacak.
- Dikey Tarım ve Yeşil Alanlar: Projenin bir diğer dikkat çekici özelliği, dikey tarım alanlarının olmasıdır. Şehir sakinleri, kendi gıdalarını yetiştirme fırsatına sahip olacak ve yeşil alanlar şehrin her yerinde bulunacak.
- Sosyal ve Kültürel Yaşam: Mirror Line, içinde tiyatro, konser salonları, müzeler, alışveriş merkezleri ve spor kompleksleri gibi çeşitli sosyal ve kültürel alanlara sahip olacak. Şehir sakinleri, modern bir yaşam tarzını deneyimleyebilecek.
Ulaşım ve Altyapı
- Otonom Trenler ve Araçlar: Şehirde, yüksek hızlı otonom trenler ve araçlar ulaşımın ana parçası olacak. Bu sayede, şehir içinde uzun mesafeler bile kısa sürede kat edilebilecek.
- Havadan Taksi Hizmetleri: Mirror Line, geleceğin ulaşım teknolojileri arasında yer alan hava taksilerle de ulaşım imkânı sunacak.
- Yürüyüş ve Bisiklet Yolları: Yaya dostu bir şehir olan Mirror Line, geniş yürüyüş ve bisiklet yollarına sahip olacak ve karbon ayak izini azaltmayı hedefleyecek.
Projenin Ekonomik ve Sosyal Etkileri
- Yeni İş Olanakları: Mirror Line projesi, yüz binlerce kişiye iş imkânı sağlayacak ve bölgenin ekonomik büyümesini hızlandıracak.
- Turizmin Gelişmesi: Bu mega projenin tamamlanmasıyla birlikte, turistlerin ilgisini çekecek bir destinasyon haline gelmesi bekleniyor. Proje, bölgenin cazibe merkezi olmasını sağlayacak.
- İnovasyon ve Teknoloji Merkezi: Proje, dünya çapında teknoloji ve inovasyon alanında lider bir şehir olmayı hedefliyor. Araştırma ve geliştirme merkezleri, üniversiteler ve teknoloji şirketleri için cazip bir merkez olacak.
Projenin Zorlukları ve Eleştiriler
Mirror Line projesi, büyük bir vizyonu temsil etse de bazı zorluklar ve eleştirilerle karşı karşıya.
- Çevresel Endişeler: Projenin ölçeği ve doğaya olan etkisi hakkında bazı çevreciler endişelerini dile getiriyor. Projenin sıfır karbon hedeflerine ulaşıp ulaşamayacağı zamanla belli olacak.
- Yatırım Maliyetleri: 500 milyar dolarlık yatırım, bu tür bir mega projenin başarısı için büyük bir risk taşıyor. Finansal sürdürülebilirlik ve getiriler, projenin geleceği için belirleyici olacak.
- İklim ve Doğa Koşulları: Çöl ortamında böylesine büyük bir yapının inşa edilmesi, yüksek sıcaklık ve kum fırtınaları gibi doğal zorluklarla başa çıkmayı gerektirecek.

Spor
Baba Hüsnü Kimdir? Beşiktaş’ın, Türk Futbolunun ve İstihbaratının Efsanesi ve Gizli Kahramanı

Türk futbol tarihinin unutulmaz isimlerinden biri olan Baba Hüsnü, yalnızca sahada gösterdiği performansla değil, perde arkasında yürüttüğü görevlerle de hafızalara kazınmıştır. Gerçek adıyla Hüsnü Savman, hem Beşiktaş’ın efsane sol beki hem de Türk istihbaratına katkı sağlayan gizli bir kahraman olarak anılıyor.
Futbolla Başlayan Efsane
1908 yılında Balıkesir’in Gönen ilçesinde doğan Hüsnü Savman, genç yaşta futbola olan ilgisiyle dikkat çekti. Kariyerine Beşiktaş’ta başlayan Savman, kısa sürede takımın vazgeçilmezlerinden biri haline geldi. 1927–1943 yılları arasında siyah-beyazlı formayı tam 294 kez terletti ve bu süreçte 42 gol kaydetti. Sol bek pozisyonunda oynayan Baba Hüsnü, zaman zaman hücuma verdiği destekle de takımına katkı sundu.

Kendine has stili, liderlik özelliği ve hırslı yapısıyla Beşiktaş taraftarlarının gözünde bir efsaneye dönüştü. Lakabı da buradan geliyor: Takım arkadaşları ve taraftarlar ona duydukları saygıyı “Baba Hüsnü” diyerek gösteriyorlardı.
Milli Formayla Görev: 1936 Berlin Olimpiyatları
Hüsnü Savman yalnızca kulüp düzeyinde değil, milli takım seviyesinde de ülkesine hizmet etti. 1936 yılında Türkiye’yi temsilen Berlin Olimpiyatları’nda forma giydi. Hem saha içindeki yeteneği hem de disiplinli duruşuyla Türk futbolunun yüz akı oldu.
Futbolun Ötesinde Bir Misyon: İstihbarat Görevleri
Baba Hüsnü’nün hayatındaki asıl sıra dışı hikâye ise futbolun dışındaki gizli görevlerinde saklı. Dönemin istihbarat birimleri tarafından “sessiz bir görev adamı” olarak tanımlanan Savman, özellikle 1930’lu yıllarda Türk istihbaratı için çalıştı.
Anlatılanlara göre Baba Hüsnü, Sovyetler Birliği’nden gelen futbolcu Konstantin Shchegotsky ile temasa geçerek onun Türkiye’ye kazandırılması sürecinde aktif rol oynadı. Hikâyeye göre Shchegotsky, İstanbul’da bir organizasyona davet edilip bazı özel görüntülerle etkilenerek Türk istihbaratının işbirliği teklifini kabul etti. Bu operasyonda Baba Hüsnü’nün ismi perde arkasında kilit rol oynayan isimlerden biri olarak geçiyor.
İtiraf Belgelerinde Geçen İsim: Baba Hüsnü
Sovyet futbolcusu Shchegotsky’nin ilerleyen yıllarda KGB sorgularında verdiği ifadelerde Baba Hüsnü’nün ismi yer aldı. İfadelerde, Savman’ın istihbarat adına bazı görevlerde bulunduğu ve kendisine yönlendirme yaptığı belirtilmişti. Bu da futbolcunun yalnızca saha içinde değil, devlet güvenliği açısından da önemli işlerde görev aldığını ortaya koyuyordu.

Çift Yönlü Yaşam: Kahramanlık ve Sessizlik
Hem sporcu hem de devlet görevlisi olmak kolay değil. Ancak Baba Hüsnü, bu iki zıt rolü büyük bir ustalıkla yürüttü. Sahada mücadele eden bir sol bek, saha dışında ise istihbarat ağı içinde sessizce hareket eden bir ajan. Bu yönüyle Baba Hüsnü, Türk futbol tarihinde eşi benzeri olmayan bir karakterdir.
Erken Veda: Hayatının Son Yılları
Baba Hüsnü’nün hayatı ne yazık ki uzun sürmedi. 1945 yılında, yalnızca 37 yaşında hayatını kaybetti. Genç yaşta aramızdan ayrılan bu özel insan, ardında büyük bir miras bıraktı. Onun adı Beşiktaşlılar için hâlâ saygıyla anılırken, milli güvenlik camiası için de unutulmaz bir figürdür.
Baba Hüsnü’nün Mirası Nedir?
Hüsnü Savman’ın hikâyesi, Türk spor tarihinin en sıra dışı anlatılarından biridir. Onu sadece başarılı bir futbolcu olarak tanımlamak eksik kalır. Aynı zamanda vatanı için sessizce görev yapmış, önemli süreçlerde rol almış bir gizli kahramandır.
Bugün bile Beşiktaş taraftarları onu sevgiyle anarken, tarihçiler onun hem sahadaki oyununu hem de perde arkasındaki görevlerini hayranlıkla inceliyor. Baba Hüsnü’nün hayatı, hem futbolculara hem de genç nesillere örnek olacak türden.
Türk futbolunun ilk dönemlerinde forma giyen bazı isimler, sadece sahada gösterdikleri başarılarla değil, toplumsal rollerindeki etkileriyle de hafızalara kazındı. 1930’lu yıllar Türkiye’sinde futbolcular, çoğu zaman hem gençliğin rol modeli hem de devletin temsilcisi konumundaydı. O dönemlerde bir oyuncunun disiplini, duruşu ve halkla ilişkisi en az futbol yeteneği kadar önemsenirdi. Birçok futbolcu, yalnızca sporda değil; kültürel ve hatta siyasi alanlarda da görev aldı. Bu yönüyle spor, yalnızca bir oyun değil; milli bir duruşun temsil biçimi hâline gelmişti.
İstanbul’un dar sokaklarında başlayan futbol serüveni, zamanla ülkenin en stratejik şehirlerine uzanan bir misyona dönüştü. Özellikle yurtdışı bağlantılı olaylarda, oyuncular bazen bir elçi, bazen bir rehber olarak görev aldı. Bu isimlerden biri, kritik görüşmelerde tercümanlık yaparken; bir diğeri, uluslararası organizasyonlarda diplomatik bağlantılar kurmakla meşguldü. Saha dışında yürütülen bu görevler, o yıllarda sporun ne denli hayati bir araç olarak kullanıldığını ortaya koyar. Dışarıdan bakıldığında bir maçtan ibaret gibi görünen karşılaşmaların arka planı, çoğu zaman büyük devlet stratejilerinin bir parçasıydı.
Kültür-Sanat
Atatürk ve Latife Hanım Neden Boşandı? Tarihî Anılarla Anlatılıyor

Cumhuriyet tarihinin en çok merak edilen özel meselelerinden biri olan Atatürk ve Latife Hanım’ın boşanması, yıllarca sır gibi saklandı. Ancak yakın çevresinde yer alan isimlerin hatıraları, bu önemli olayın perde arkasını gözler önüne seriyor. Olayın merkezinde ise dönemin tanıklarından Kılıç Ali ve Hasan Rıza Soyak var. Yazdıkları anılar, Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ayrılığı nasıl yaşadığını ve hangi gerekçelerle karar aldığını gösteriyor.
Atatürk ve Latife Hanım’ın İlişkisi
🔥 Bir Gece Yarısı: “Bu Evi Yakacağım!”
Kılıç Ali’nin hatıralarında aktardığına göre, bir gece yarısı telefon çaldı. Arayan Yaver Muzaffer’di. “Gazi sizi emrediyor,” dedi. Hemen harekete geçen Kılıç Ali, yolda Salih Bozok ile karşılaştı. O da Köşk’e çağrılmıştı. İkili birlikte Atatürk’ün odasına girdiğinde, Gazi’nin yüzü kıpkırmızıydı. Elbiseleriyle kanepenin üzerine uzanmış haldeydi. O anın ağırlığını Gazi’nin şu sözleri ortaya koydu:
“Bu evden kaçayım… Yoksa gaz döküp bu evi yakacağım!”
Bu dramatik çıkış, yaşanan tartışmanın şiddetini açıkça ortaya koyuyordu. Salih Bozok, hemen Gazi’nin kravatını gevşetti, gömleğinin yaka düğmesini çözdü. Atatürk, o gece yaşananları anlattı. Yemekten sonra bahçede biraz hava almak için çıktığını, ancak Latife Hanım’ın balkona çıkarak yüksek sesle ve alaycı biçimde neden yatmadığını sorduğunu, çevredeki muhafızların ve görevli erlerin önünde küçük düşürücü sözler sarf ettiğini belirtti.

🚗 “Biraz Hava Alayım…”
Bu anlatımın ardından Gazi, bir süre yalnız kalmak istediğini söyledi. Başyaver Rusuhi’yi yanına aldı, otomobiline binerek Çankaya Köşkü’nden ayrıldı. O gece sabaha kadar dönmedi. Bu, aslında ayrılığın başlangıcıydı.
✉️ Hasan Rıza Soyak: “Latife Hanım’a Bir Mektup Yazdı”
Atatürk’ün yakın çalışma arkadaşı olan Hasan Rıza Soyak, olayın devamını şu şekilde anlatıyor: Gazi, o gece Çankaya Köşkü’nü terk ederek istasyon yakınlarındaki özel kalem binasına geçti. Sessizce çalışma odasına oturdu. Durumu açıklamaktan kaçınıyor, ancak beden dili ve sözlerinden boşanma kararını kesin olarak verdiği anlaşılıyordu.
Orada, Latife Hanım’a kısa ama anlamlı bir mektup yazdı. Mektupta, Latife Hanım’ın bir süreliğine İzmir’e giderek istirahat etmesini nazik bir dille tavsiye etti. Ertesi sabah Atatürk, küçük bir özel trenle Sivas istikametine doğru yola çıktı. Yanında yalnızca en güvendiği isimler vardı: Nuri, Recep Zühtü, Rusuhi ve Hasan Rıza Soyak.
🛤️ Latife Hanım İzmir’e Döndü, Evrak İzmir’e Gönderildi
Bir gün sonra Latife Hanım da İzmir’e hareket etti. O andan itibaren yollar ayrıldı. Atatürk, boşanma evraklarının hazırlanmasını istedi ve belgeler, Latife Hanım’a ulaştırılmak üzere İzmir’e gönderildi. Böylece evlilik resmen sona erdi. Bu süreçte ne kamuoyuna ne de basına herhangi bir açıklama yapılmadı. Ayrılık süreci sessizce tamamlandı.
🤐 Neden Sessiz Kalındı?
Atatürk’ün böylesine önemli bir özel kararı kamuoyuna açıkça duyurmaması, onun özel hayatla devlet işlerini kesin çizgilerle ayırmasından kaynaklanıyordu. Kendi iç dünyasında büyük fırtınalar yaşasa da, halkın gözünde yalnızca “Cumhurbaşkanı Atatürk” olarak görünmek istiyordu. Boşanma sürecinde bile devletin itibarını ön planda tuttu.
👩 Latife Hanım Kimdir?
Latife Uşşaki, 1900 yılında İzmir’de dünyaya geldi. Hukuk eğitimi alan ve Avrupa’da yetişmiş kültürlü bir kadındı. 1923 yılında Atatürk ile evlendi. Modern Türk kadını profiliyle yeni kurulan Cumhuriyet’in simgelerinden biri haline geldi. Ancak evlilikleri yalnızca 2 yıl sürdü.

👤 Atatürk ve Latife Hanım İlişkisi Neden Yürümemişti?
Pek çok tarihçiye göre, Atatürk ve Latife hanım farklı karakterler, yoğun devlet işleri ve özel hayattaki anlaşmazlıklar bu evliliği sürdürülemez hale getirdi. Latife Hanım’ın zaman zaman aşırı kontrolcü ve sorgulayıcı tavırları, Atatürk gibi özgürlüğüne düşkün bir liderle çatışıyordu. Gazi’nin çevresindeki birçok dostu da bu gerilimi fark etmişti.
📌 Sonuç: Cumhuriyet’in Kurucusu da İnsandı
Bu olay, Mustafa Kemal Atatürk’ün devlet adamlığının yanında, duyguları olan bir insan olduğunu da bize hatırlatıyor. Atatürk ve Latife Hanım evliliği, Cumhuriyet tarihine sadece siyaset değil, duygusal yönleriyle de kazınmış özel bir hikâye olarak yerini aldı. Atatürk ve Latife Hanım’ın hikayesi hakkında siz ne düşünüyorsunuz?
Kültür-Sanat
Sezen Aksu’dan Gönülleri Dağlayan Albüm: “Paşa Gönül Şarkıları” Yayınlandı!

50 yılın birikimi tek bir albümde… Sezen Aksu, tam yarım asırlık müzik kariyerini taçlandıran yeni albümüyle bir kez daha gündemde. “Paşa Gönül Şarkıları” adını taşıyan yeni albüm, 27 Haziran 2025 itibarıyla tüm dijital platformlarda dinleyiciyle buluştu. Sosyal medyada dakikalar içinde viral olan şarkılar, Türkiye’nin dört bir yanından dinleyicileri gözyaşlarına boğdu.
Sezen Aksu 50. Yılına Nasıl Damga Vurdu?
Şöyle düşün: Türk müziğinin en tanıdık sesi, “Minik Serçe” lakaplı Sezen Aksu tam 50 yıldır hayatlarımıza dokunuyor. Aşkı, ayrılığı, hayal kırıklığını, sevinci hep ondan öğrendik. Şimdi o, sanat yolculuğunun altın yılını yepyeni bir albümle kutluyor.
“Paşa Gönül Şarkıları” ismi, sadece nostalji kokan bir ifade değil; aynı zamanda Sezen’in iç dünyasını, yaşanmışlıklarını, tutkularını da yansıtıyor. Albüm, adeta Sezen Aksu’nun gönlünden geçenlerin bir dökümü gibi.

Albümde Neler Var?
Albüm toplam 12 şarkıdan oluşuyor. Bazı şarkılar daha önce farklı sanatçılar tarafından seslendirilmiş ama bu kez Sezen Aksu’nun sesiyle yeniden hayat bulmuş. Bazıları ise tamamen yeni. Özellikle şu parçalar şimdiden dillere dolandı:
- Sen Ağla
- Ey Aşk
- Bahçe
- Bana Sor
Bu şarkılar, sadece kulaklara değil, kalplere de dokunuyor. Twitter’da “Sen Ağla” etiketine tıklarsan, yüzlerce kişinin bu şarkıyla içini döktüğünü görüyorsun. Bazıları eski aşklarını hatırlıyor, bazıları ise “sezen yine bizi içimizden vurdu” diyor.
Sezen’in Sesiyle Yeniden Hayat Bulan Şarkılar
Bu albümün bir özelliği de şu: Daha önce başka sanatçılara verilen bazı parçalar, bu kez bizzat Sezen Aksu’nun yorumuyla karşımıza çıkıyor. Bu da hem geçmişe bir selam, hem de Sezen’in kendi şarkılarına “benim gönlümde nasıl çalıyorlardı” diye bir hatırlatma gibi.
Sadece bir albüm değil bu, aynı zamanda bir iç döküm, bir “gönül manifestosu” diyebiliriz.
Müzik Eleştirmenlerinden Tam Not
Albüm henüz 1 gün bile geçmeden müzik dünyasında yankı buldu. Spotify, Fizy ve Apple Music’te öne çıkanlar listesine giren “Paşa Gönül Şarkıları”, eleştirmenlerden de tam not aldı. Bazıları şöyle dedi:
“Sezen, 50 yıllık kariyerinin en olgun işlerinden birini yaptı.”
“Bu albüm, sadece bir müzik dinletisi değil, bir yaşam hikâyesi.”
“Yalnızca kulakla değil, kalple dinlenmesi gereken bir albüm.”
Sosyal Medya Ayağa Kalktı
“#SezenAksu”, “#PaşaGönülŞarkıları”, “#SenAğla” gibi etiketler saatler içinde Türkiye gündeminde ilk sıraya oturdu. Albümün yayınlandığı gece, birçok kişi “Sezen varsa uyumak yok” diyerek parçaları sabaha kadar dinledi.
Instagram hikâyelerinde “Ey Aşk” ile ağlayanlar, TikTok’ta “Bahçe” ile dans edenler, Twitter’da “Bana Sor” ile eski aşkları ananlar… Yani Sezen Aksu’nun yeni albümü, sadece müzik değil; toplumsal bir duygu patlaması.
Sezen Aksu Bu Albümle Ne Diyor?
“Biraz Pop Biraz Sezen” (2017), “Demo” ve “Demo 2” (2018–2022) gibi albümlerden sonra Sezen Aksu uzun süredir sessizdi. Ama “Paşa Gönül Şarkıları” bu sessizliği bozmakla kalmadı, yeni bir sayfa da açtı.
Sezen adeta şöyle diyor:
“Yarım asır geçti ama hâlâ söyleyecek çok sözüm var.”
Ve biz biliyoruz ki onun sözleri hiçbir zaman sıradan değil. Çünkü o sadece bir şarkı yazarı değil; bir neslin sesi, bir kalbin tercümanı.
-
Haberler3 hafta ago
İsrail İran Savaşı Başladı mı? Ortadoğu’da Tehlikeli Tırmanışın Şifreleri
-
Haberler2 hafta ago
Anoreksiya hakkında bilinmeyenler! Nihal Candan’ın Vefatına Yol Açan Anoreksiya Nedir?
-
Kültür-Sanat3 hafta ago
Şehzade Mustafa, İdamına Giden Yolu Kendi Mi Açtı? Osmanlı’nın En Tartışmalı Trajedisi
-
Spor3 hafta ago
Arda Güler, Real Madrid’de Yeni Bir Efsanenin Doğuşunu Mu Müjdeliyor?
-
Kültür-Sanat3 hafta ago
Mona Lisa Neden Hâlâ Gülümsüyor? Leonardo da Vinci Bu Bakışa Ne Sakladı?
-
Yemek & Sağlık2 hafta ago
Türkiye’nin En İyi Pizzacıları Avrupa Listesinde! Bu Lezzetler İtalya’yı Bile Kıskandırdı
-
Kadın ve Moda1 hafta ago
Fenerbahçe Kutlamasını Sallayan Mecnun Giasar Kimdir? Hande Yener’le Sahneye Çıkınca Sosyal Medya Çalkalandı!
-
Kültür-Sanat3 hafta ago
Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi Gerçekten Var mı? Kitaptan Müze Rafına Uzanan Aşkın Hikayesi