Haberler
Mudurnu’daki Hayalet Şehir: Burj Al Babas Villaları Neden Tamamlanamadı?
Türkiye’nin kalbinde, Bolu’nun sessiz ve sakin ilçesi Mudurnu’da yükselen yüzlerce şato benzeri villa… Uzaktan bakıldığında bir Avrupa masalından çıkmış gibi duran bu yapılar, yakından incelendiğinde yarım kalmış bir hayalin sessiz tanıkları. Adı Burj Al Babas olan bu dev proje, 2010’ların başında “lüks yaşamın yeni adresi” olarak tanıtıldı. Ancak bugün, gökyüzüne uzanan kuleleriyle değil, sessizliğiyle anılıyor. Peki, bu hayalet şehir nasıl doğdu, neden tamamlanamadı?
Lüksün Yeni Başkenti Olacaktı
2011 yılında temelleri atılan Burj Al Babas, Sarot Grup tarafından geliştirildi. Projenin amacı, Mudurnu’nun yemyeşil doğasında, Orta Doğu’nun zengin yatırımcılarına özel bir yaşam alanı yaratmaktı.
Toplamda 732 villa, alışveriş merkezi, beş yıldızlı otel, spa merkezleri, termal havuzlar ve yürüyüş yollarından oluşan dev bir kompleks planlanmıştı. Villaların her biri birbirine benzeyen minyatür şatolardan oluşuyordu ve fiyatları o dönemde 400 bin ila 500 bin dolar arasında değişiyordu.
Mimari olarak Galata Kulesi, Kız Kulesi, İngiliz Viktoryen tarzı ve Amerikan taş ev mimarisinden esinlenen bu tasarım, yatırımcılara “Avrupa görünümlü bir Orta Doğu rüyası” sunmayı hedefliyordu. Proje, kısa sürede hem Türkiye’de hem de uluslararası basında büyük ses getirdi.
Arap Yatırımcıların Hayali Gerçek Olmadı
Sarot Grup’un hedef kitlesi ağırlıklı olarak Kuveyt, Bahreyn, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde yaşayan yüksek gelirli yatırımcılardı. Ancak işler kısa sürede tersine döndü.
2015’e gelindiğinde satılan 350 villadan pek çoğunun ödemesi gecikmeye başladı. Bazı yatırımcılar, petrol fiyatlarının düşmesiyle ekonomik sıkıntıya girince taksitlerini ödeyemedi. Nakit akışı yavaşladı, proje finansal darboğaza girdi.
Sarot Grup, projeyi kurtarmak için banka kredilerine yöneldi, ancak Türkiye’nin 2016 sonrası yaşadığı ekonomik dalgalanmalar, döviz kurlarındaki sert artış ve inşaat maliyetlerindeki yükseliş işleri içinden çıkılmaz hale getirdi. 2018 yılında şirket konkordato ilan etti ve Burj Al Babas’ın inşaatı tamamen durdu.
587 Villa Tamamlandı, Hiçbiri Yaşanmadı
Projenin yüzde 80’i kaba inşaat aşamasına kadar getirildi. Toplam 587 villa neredeyse bitmiş durumdaydı, ancak ne bir alıcı kaldı ne de inşaatı devam ettirecek bütçe.
İnşaat sahasına giden yollar zamanla çamurla kaplandı, vinçler paslandı, beton yığınları arasında sessizlik hâkim oldu. Bugün bölgeye giden ziyaretçiler, yüzlerce birbirinin kopyası kuleyle karşılaşıyor — ne ışık var, ne yaşam.
Bu manzara, “dünyanın en tuhaf terk edilmiş yerlerinden biri” olarak uluslararası medyada defalarca haber oldu.
CNN, The Guardian ve Architectural Digest gibi birçok yabancı yayın, Burj Al Babas’ı “modern çağın ekonomik balon simgesi” olarak tanımladı.
Gotik Bir Masaldan Kâbusa Dönüşen Estetik
Burj Al Babas’ın tasarımı ilk bakışta büyüleyici. Her villanın üç katı, sivri kuleleri ve taş görünümlü cepheleri var.
Proje, Disneyland şatolarını andıran bir görsel zenginliğe sahipti.
Ancak bu mimari bütünlük, inşaat tamamlanmadığı için bugün garip bir tezat oluşturuyor.
Boş pencereler, boyasız duvarlar ve otlarla kaplanmış yollar, zamanla pas tutmuş bir lüksün sembolü haline gelmiş durumda.
Bölge halkı bu manzarayı “sessiz bir film sahnesi” olarak tanımlıyor.
Hatta bazı fotoğrafçılar, sisli sabah saatlerinde kasabayı ziyaret edip gotik atmosferi ölümsüzleştiren kareler çekiyor.
Burj Al Babas, zamanla “Türkiye’nin hayalet şehri” olarak sosyal medyada viral hale geldi.
Çevresel Tepkiler ve Hukuki Süreç
Proje sadece ekonomik değil, çevresel etkileri açısından da tartışma yarattı.
Mudurnu, 2018 yılında “Cittaslow (Sakin Şehir)” unvanını almıştı.
Yavaş yaşam felsefesiyle tanınan ilçede yüzlerce beton şatonun yükselmesi, bölge halkı ve doğa savunucuları tarafından eleştirildi.
Ayrıca, inşaat sürecinde ormanlık alanlara hafriyat döküldüğü, ağaç kesildiği ve yer altı su kaynaklarının zarar gördüğü yönünde iddialar ortaya atıldı.
Bu durum, UNESCO Kültürel Miras Adaylığı sürecinde de olumsuz bir iz bıraktı.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü projeyi incelemeye aldı, bazı bölümlerin ruhsatı askıya alındı.
Ancak hukuki süreç uzadıkça, Burj Al Babas tamamen kaderine terk edildi.
Ekonomik Çöküşün Sembolü Haline Geldi
Burj Al Babas artık sadece bir inşaat projesi değil, Türkiye’nin 2010’lu yıllardaki ekonomik modelinin bir sembolü olarak görülüyor.
Uzmanlara göre bu proje, plansız büyümenin, yabancı yatırım bağımlılığının ve sürdürülemez finansal politikaların küçük bir özeti.
İnşaat sektörünün uzun yıllar boyunca Türkiye ekonomisinin lokomotifi olması, bu tür mega projelerin önünü açtı.
Ancak yeterli fizibilite yapılmadan, sadece kısa vadeli kazanç beklentisiyle başlatılan projeler sonunda Burj Al Babas gibi “lüks mezarlıklar”a dönüştü.
Şirketin Son Umudu: Yeniden Satış Girişimleri
Sarot Grup, iflas kararının ardından 2022 yılında yeniden yapılanma başlattı.
Bazı villalar restore edilerek yerli yatırımcılara satılmak istendi.
Şirket yöneticileri, “Projemiz tamamen bitmiş değil, yatırımcı bulabilirsek yeniden başlayabiliriz” açıklaması yaptı.
Ancak bölgeye olan güven sarsıldığı için şu ana kadar ciddi bir alıcı çıkmadı.
Yabancı yatırımcıların gözünde Türkiye’deki gayrimenkul projeleri artık daha temkinli bir biçimde değerlendiriliyor.
Belgesellere Konu Olan Bir Şehir
Bugün Burj Al Babas, dünya genelinde mimari öğrenciler, ekonomistler ve film yapımcıları için araştırma konusu haline geldi.
Netflix, BBC ve Arte gibi platformlarda projeye dair kısa belgeseller yayımlandı.
Bu yapımlar, hayalet kasabanın hem estetik hem de ekonomik çelişkisini gözler önüne serdi.
Ayrıca sosyal medyada influencer’lar, terk edilmiş bu alanı “fotoğrafçılık cenneti” olarak tanımlıyor.
Drone görüntüleriyle çekilen videolar, milyonlarca izlenmeye ulaştı.
Bu yönüyle proje, ironik bir şekilde “başarısız bir inşaatın turistik cazibesi” haline geldi.
Mudurnu Halkının Gözünden Burj Al Babas
Yerel halk projeye başından beri mesafeli yaklaştı.
Birçok Mudurnulu, bu kadar büyük bir kompleksin doğanın dengesini bozduğunu, ilçenin ruhuna zarar verdiğini düşünüyor.
Esnaf ise farklı bir bakış açısında: “Eğer proje tamamlansaydı, binlerce kişi buraya gelir, ekonomi canlanırdı.”
Bugün ise Burj Al Babas’ın sessizliği, hem umut hem de hayal kırıklığı olarak anılıyor.
Bazı İlaçların Greyfurt ile Birlikte İçilmesi Neden Tehlikeli?
Sonuç: Bir Masalın Gerçekle Çarpıştığı Yer
Burj Al Babas’ın hikayesi, sadece yarım kalmış bir inşaatın değil, aynı zamanda lüks hayalleriyle ekonominin gerçeklerinin çarpışmasının hikayesidir.
Mudurnu’nun doğasında yükselen bu şato kasabası, kâğıt üzerinde bir rüya, gerçekte ise plansızlığın sembolü olarak kaldı.
Bugün villaların pencerelerinden içeri bakan rüzgâr, sanki geçmişin ihtişamlı vaatlerini fısıldıyor.
Ama bu fısıltı artık sadece bir uyarı gibi:
“Her proje bir hayalle başlar, ama sürdürülebilirlik olmadan hiçbir hayal gerçeğe dönüşmez.”