Haberler
Mudurnu’daki Hayalet Şehir: Burj Al Babas Villaları Neden Tamamlanamadı?

Türkiye’nin kalbinde, Bolu’nun sessiz ve sakin ilçesi Mudurnu’da yükselen yüzlerce şato benzeri villa… Uzaktan bakıldığında bir Avrupa masalından çıkmış gibi duran bu yapılar, yakından incelendiğinde yarım kalmış bir hayalin sessiz tanıkları. Adı Burj Al Babas olan bu dev proje, 2010’ların başında “lüks yaşamın yeni adresi” olarak tanıtıldı. Ancak bugün, gökyüzüne uzanan kuleleriyle değil, sessizliğiyle anılıyor. Peki, bu hayalet şehir nasıl doğdu, neden tamamlanamadı?
Lüksün Yeni Başkenti Olacaktı
2011 yılında temelleri atılan Burj Al Babas, Sarot Grup tarafından geliştirildi. Projenin amacı, Mudurnu’nun yemyeşil doğasında, Orta Doğu’nun zengin yatırımcılarına özel bir yaşam alanı yaratmaktı.
Toplamda 732 villa, alışveriş merkezi, beş yıldızlı otel, spa merkezleri, termal havuzlar ve yürüyüş yollarından oluşan dev bir kompleks planlanmıştı. Villaların her biri birbirine benzeyen minyatür şatolardan oluşuyordu ve fiyatları o dönemde 400 bin ila 500 bin dolar arasında değişiyordu.
Mimari olarak Galata Kulesi, Kız Kulesi, İngiliz Viktoryen tarzı ve Amerikan taş ev mimarisinden esinlenen bu tasarım, yatırımcılara “Avrupa görünümlü bir Orta Doğu rüyası” sunmayı hedefliyordu. Proje, kısa sürede hem Türkiye’de hem de uluslararası basında büyük ses getirdi.
Arap Yatırımcıların Hayali Gerçek Olmadı
Sarot Grup’un hedef kitlesi ağırlıklı olarak Kuveyt, Bahreyn, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde yaşayan yüksek gelirli yatırımcılardı. Ancak işler kısa sürede tersine döndü.
2015’e gelindiğinde satılan 350 villadan pek çoğunun ödemesi gecikmeye başladı. Bazı yatırımcılar, petrol fiyatlarının düşmesiyle ekonomik sıkıntıya girince taksitlerini ödeyemedi. Nakit akışı yavaşladı, proje finansal darboğaza girdi.
Sarot Grup, projeyi kurtarmak için banka kredilerine yöneldi, ancak Türkiye’nin 2016 sonrası yaşadığı ekonomik dalgalanmalar, döviz kurlarındaki sert artış ve inşaat maliyetlerindeki yükseliş işleri içinden çıkılmaz hale getirdi. 2018 yılında şirket konkordato ilan etti ve Burj Al Babas’ın inşaatı tamamen durdu.

587 Villa Tamamlandı, Hiçbiri Yaşanmadı
Projenin yüzde 80’i kaba inşaat aşamasına kadar getirildi. Toplam 587 villa neredeyse bitmiş durumdaydı, ancak ne bir alıcı kaldı ne de inşaatı devam ettirecek bütçe.
İnşaat sahasına giden yollar zamanla çamurla kaplandı, vinçler paslandı, beton yığınları arasında sessizlik hâkim oldu. Bugün bölgeye giden ziyaretçiler, yüzlerce birbirinin kopyası kuleyle karşılaşıyor — ne ışık var, ne yaşam.
Bu manzara, “dünyanın en tuhaf terk edilmiş yerlerinden biri” olarak uluslararası medyada defalarca haber oldu.
CNN, The Guardian ve Architectural Digest gibi birçok yabancı yayın, Burj Al Babas’ı “modern çağın ekonomik balon simgesi” olarak tanımladı.
Gotik Bir Masaldan Kâbusa Dönüşen Estetik
Burj Al Babas’ın tasarımı ilk bakışta büyüleyici. Her villanın üç katı, sivri kuleleri ve taş görünümlü cepheleri var.
Proje, Disneyland şatolarını andıran bir görsel zenginliğe sahipti.
Ancak bu mimari bütünlük, inşaat tamamlanmadığı için bugün garip bir tezat oluşturuyor.
Boş pencereler, boyasız duvarlar ve otlarla kaplanmış yollar, zamanla pas tutmuş bir lüksün sembolü haline gelmiş durumda.
Bölge halkı bu manzarayı “sessiz bir film sahnesi” olarak tanımlıyor.
Hatta bazı fotoğrafçılar, sisli sabah saatlerinde kasabayı ziyaret edip gotik atmosferi ölümsüzleştiren kareler çekiyor.
Burj Al Babas, zamanla “Türkiye’nin hayalet şehri” olarak sosyal medyada viral hale geldi.
Çevresel Tepkiler ve Hukuki Süreç
Proje sadece ekonomik değil, çevresel etkileri açısından da tartışma yarattı.
Mudurnu, 2018 yılında “Cittaslow (Sakin Şehir)” unvanını almıştı.
Yavaş yaşam felsefesiyle tanınan ilçede yüzlerce beton şatonun yükselmesi, bölge halkı ve doğa savunucuları tarafından eleştirildi.
Ayrıca, inşaat sürecinde ormanlık alanlara hafriyat döküldüğü, ağaç kesildiği ve yer altı su kaynaklarının zarar gördüğü yönünde iddialar ortaya atıldı.
Bu durum, UNESCO Kültürel Miras Adaylığı sürecinde de olumsuz bir iz bıraktı.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü projeyi incelemeye aldı, bazı bölümlerin ruhsatı askıya alındı.
Ancak hukuki süreç uzadıkça, Burj Al Babas tamamen kaderine terk edildi.

Ekonomik Çöküşün Sembolü Haline Geldi
Burj Al Babas artık sadece bir inşaat projesi değil, Türkiye’nin 2010’lu yıllardaki ekonomik modelinin bir sembolü olarak görülüyor.
Uzmanlara göre bu proje, plansız büyümenin, yabancı yatırım bağımlılığının ve sürdürülemez finansal politikaların küçük bir özeti.
İnşaat sektörünün uzun yıllar boyunca Türkiye ekonomisinin lokomotifi olması, bu tür mega projelerin önünü açtı.
Ancak yeterli fizibilite yapılmadan, sadece kısa vadeli kazanç beklentisiyle başlatılan projeler sonunda Burj Al Babas gibi “lüks mezarlıklar”a dönüştü.
Şirketin Son Umudu: Yeniden Satış Girişimleri
Sarot Grup, iflas kararının ardından 2022 yılında yeniden yapılanma başlattı.
Bazı villalar restore edilerek yerli yatırımcılara satılmak istendi.
Şirket yöneticileri, “Projemiz tamamen bitmiş değil, yatırımcı bulabilirsek yeniden başlayabiliriz” açıklaması yaptı.
Ancak bölgeye olan güven sarsıldığı için şu ana kadar ciddi bir alıcı çıkmadı.
Yabancı yatırımcıların gözünde Türkiye’deki gayrimenkul projeleri artık daha temkinli bir biçimde değerlendiriliyor.
Belgesellere Konu Olan Bir Şehir
Bugün Burj Al Babas, dünya genelinde mimari öğrenciler, ekonomistler ve film yapımcıları için araştırma konusu haline geldi.
Netflix, BBC ve Arte gibi platformlarda projeye dair kısa belgeseller yayımlandı.
Bu yapımlar, hayalet kasabanın hem estetik hem de ekonomik çelişkisini gözler önüne serdi.
Ayrıca sosyal medyada influencer’lar, terk edilmiş bu alanı “fotoğrafçılık cenneti” olarak tanımlıyor.
Drone görüntüleriyle çekilen videolar, milyonlarca izlenmeye ulaştı.
Bu yönüyle proje, ironik bir şekilde “başarısız bir inşaatın turistik cazibesi” haline geldi.

Mudurnu Halkının Gözünden Burj Al Babas
Yerel halk projeye başından beri mesafeli yaklaştı.
Birçok Mudurnulu, bu kadar büyük bir kompleksin doğanın dengesini bozduğunu, ilçenin ruhuna zarar verdiğini düşünüyor.
Esnaf ise farklı bir bakış açısında: “Eğer proje tamamlansaydı, binlerce kişi buraya gelir, ekonomi canlanırdı.”
Bugün ise Burj Al Babas’ın sessizliği, hem umut hem de hayal kırıklığı olarak anılıyor.
Bazı İlaçların Greyfurt ile Birlikte İçilmesi Neden Tehlikeli?
Sonuç: Bir Masalın Gerçekle Çarpıştığı Yer
Burj Al Babas’ın hikayesi, sadece yarım kalmış bir inşaatın değil, aynı zamanda lüks hayalleriyle ekonominin gerçeklerinin çarpışmasının hikayesidir.
Mudurnu’nun doğasında yükselen bu şato kasabası, kâğıt üzerinde bir rüya, gerçekte ise plansızlığın sembolü olarak kaldı.
Bugün villaların pencerelerinden içeri bakan rüzgâr, sanki geçmişin ihtişamlı vaatlerini fısıldıyor.
Ama bu fısıltı artık sadece bir uyarı gibi:
“Her proje bir hayalle başlar, ama sürdürülebilirlik olmadan hiçbir hayal gerçeğe dönüşmez.”
Haberler
Son Dakika: Burs ve Öğrenim Kredisi Başvuruları Başladı

2025-2026 eğitim yılı için burs ve kredi başvuruları e-Devlet üzerinden başladı. Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, başvuru sürecinin 17 Ekim’e kadar süreceğini duyurdu.
Üniversite öğrencilerinin heyecanla beklediği burs ve öğrenim kredisi başvuruları resmen başladı.
Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, 2025-2026 eğitim öğretim yılına ilişkin KYK burs ve kredi başvurularının e-Devlet sistemi üzerinden alınmaya başladığını duyurdu.
Bakan Bak açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Sevgili gençler, GSB burs ve öğrenim kredisi başvuruları an itibarıyla başladı. Başvurularınızı e-Devlet sistemi üzerinden 17 Ekim saat 23.59’a kadar gerçekleştirebilirsiniz.”
Kimler Başvuruda Bulunabiliyor?
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın resmi açıklamasına göre, burs ve kredi başvuruları tüm yükseköğretim öğrencilerine açık durumda.
Başvurabilecek gruplar şu şekilde:
- 2025-2026 eğitim öğretim yılında ilk defa bir yükseköğretim programına kayıt yaptıran öğrenciler,
- Hâlihazırda ara sınıfta okuyan öğrenciler,
- Yurt dışında eğitim gören Türk vatandaşları.
Bu öğrenciler, e-Devlet sistemine giriş yaparak başvuru formunu doldurabilecek.
Başvuru işlemi yalnızca https://www.turkiye.gov.tr/ adresi üzerinden yapılacak ve fiziksel başvuru kabul edilmeyecek.
Son Başvuru Tarihi: 17 Ekim 2025 Cuma
Başvurular 17 Ekim 2025 Cuma günü saat 23.59’a kadar devam edecek.
Bu tarih itibarıyla sistem otomatik olarak kapanacak ve ek süre verilmeyecek.
Öğrenciler, başvurularını tamamladıktan sonra bilgilerinde bir hata fark ederlerse, aynı süre içinde e-Devlet üzerinden yeniden giriş yaparak bilgilerini güncelleyebilecekler.
Bu nedenle Bakanlık, öğrencilerin son dakikaya bırakmadan başvuru yapmalarını ve bilgilerini dikkatle kontrol etmelerini tavsiye ediyor.

Başvuru Öncesinde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Burs/kredi başvuruları e-Devlet sisteminde yer alan öğrenim bilgilerine göre alınacak.
Bu nedenle öğrencilerin öncelikle e-Devlet’te kayıtlı olan okul, bölüm ve sınıf bilgilerini kontrol etmesi gerekiyor.
Bakanlık, yanlış bilgi girilmesi durumunda sorumluluğun tamamen öğrenciye ait olacağını belirtti.
Eğer öğrencinin okul bilgileri hatalıysa, üniversitenin öğrenci işleri birimiyle görüşülerek bu bilgiler düzeltilmeli.
Ayrıca, başvuru formunda yer alan ekonomik ve sosyal durum bilgileri de son derece önemli.
Bu bilgiler, kamu kurumlarından alınan verilerle çapraz şekilde kontrol edilecek.
Başvurular Nasıl Değerlendirilecek?
Gençlik ve Spor Bakanlığı, başvuruların tamamen objektif kriterler üzerinden değerlendirileceğini vurguladı.
Sistemde öğrencilerin şu verileri dikkate alınacak:
- Ailenin aylık geliri,
- Hanede yaşayan kişi sayısı,
- Anne veya babanın hayatta olup olmaması,
- Ailenin mal varlığı ve kira durumu,
- Öğrencinin akademik başarı ortalaması,
- Engellilik, şehit/gazi yakını veya devlet koruması altında olma durumu.
Bu kriterler doğrultusunda oluşturulan puan sistemine göre öğrenciler sıralanacak.
Başvuru sürecinin ardından burs ve kredi hak sahipleri, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın internet sitesinden ve e-Devlet’ten duyurulacak.
Burs ve Kredi Arasındaki Fark
Öğrencilerin en çok merak ettiği konulardan biri, burs ve öğrenim kredisi arasındaki fark.
Kısaca özetlemek gerekirse:
- Burs, geri ödemesiz bir destek türüdür.
Öğrencinin başarı durumu ve maddi ihtiyacına göre verilir. - Öğrenim kredisi ise geri ödemelidir.
Öğrenci mezun olduktan iki yıl sonra, aldığı toplam kredi tutarını faizsiz olarak devlete geri öder.
Başvuru yapan öğrenciler, sistem tarafından yapılan değerlendirme sonucu burs veya kredi almaya hak kazanacak.
Yani başvuru esnasında “burs” ya da “kredi” tercihi yapılmıyor — sistem bunu otomatik olarak belirliyor.
Özel Durumlu Öğrenciler İçin Kolaylık
Bakanlık, özel durumu bulunan öğrenciler için ayrıca belge gönderme zorunluluğunu kaldırdı.
Başvuru formunda yer alan özel durum seçenekleri şunları kapsıyor:
- Şehit/gazi çocukları (veya bekar ise kardeşi),
- Anne ve babası vefat etmiş olanlar,
- Yüzde 40 ve üzeri engel oranına sahip öğrenciler,
- Sevgi evlerinde büyüyenler,
- Darüşşafaka Lisesi mezunları,
- Milli sporcular.
Bu durumları işaretleyen öğrencilerin bilgileri, Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından doğrudan kamu kurumlarından teyit edilecek.
Başvuru Sırasında Dikkat: Yanlış Beyan Geçersiz Sayılacak
Başvuru formunda yanlış bilgi veren veya gelir durumunu hatalı beyan eden öğrencilerin başvuruları geçersiz sayılacak.
Bakanlık, bu konuda oldukça net bir uyarıda bulundu:
“Gerçeğe aykırı beyanda bulunan öğrencilerin başvuruları iptal edilecek, bu kişiler hak kazansalar dahi burs veya kredi ödemesi alamayacaklardır.”
Bu nedenle öğrencilerin tüm bilgileri doğru, eksiksiz ve resmi belgelere uygun şekilde doldurması büyük önem taşıyor.

Sık Sorulan Sorular
1. Başvuruyu tamamladım, ama hata yaptım. Değiştirebilir miyim?
Evet. 17 Ekim 2025 Cuma saat 23.59’a kadar e-Devlet üzerinden başvurunuzu güncelleyebilirsiniz.
2. Hem burs hem kredi alabilir miyim?
Hayır. Sistem yalnızca birine hak tanır. Ancak burs hakkı kazanamayan öğrenciler, otomatik olarak krediye yönlendirilebilir.
3. KYK bursu ne kadar olacak?
2025 yılı için yeni burs miktarları henüz açıklanmadı, ancak geçmiş yıllardaki artış oranları dikkate alındığında aylık 2.500 – 3.000 TL aralığında olması bekleniyor.
4. Ödemeler ne zaman başlar?
Hak sahiplerinin duyurulmasından sonraki ilk ay itibarıyla ödemeler öğrencilerin banka hesaplarına yatırılır.
5. e-Devlet’e girişte sorun yaşıyorum, ne yapmalıyım?
e-Devlet teknik destek birimi veya ALO GSB (444 0 472) hattı üzerinden yardım alabilirsiniz.

Başvuru Destek Hattı
Başvuru sürecinde yaşanabilecek teknik sorunlar için Gençlik ve Spor Bakanlığı, öğrenciler için 7/24 hizmet veren destek hatlarını aktif hale getirdi:
- ALO GSB: 444 0 472
- KYK Destek Hattı
- GSB Destek Hattı
Bu hatlar üzerinden öğrenciler, hem teknik destek hem de başvuru adımlarında rehberlik hizmeti alabilecekler.
Netflix’in TV Uygulamasına Oyunlar Geliyor
Bakan Osman Aşkın Bak’tan Öğrencilere Mesaj
Bakan Bak, açıklamasında gençlere seslenerek şu mesajı paylaştı:
“Eğitim hayatınız boyunca devletimiz yanınızda. Burs ve kredi desteğiyle hedeflerinize bir adım daha yaklaşabilirsiniz. Başvuru sürecini dikkatle takip edin, e-Devlet bilgilerinizi kontrol etmeyi unutmayın.”
2025-2026 Eğitim Döneminde Yeni Düzenlemeler
Bu yıl ilk kez burs ve kredi başvuru sistemine bazı yenilikler eklendi.
Artık öğrenciler gelir durumu beyanında hane bazlı doğrulama sisteminden geçecek.
Yani aile gelir bilgileri doğrudan SGK, Vergi Dairesi ve MERNİS verileriyle karşılaştırılacak.
Ayrıca, engelli öğrenciler için burs miktarlarında ilave destek planlanıyor.
Milli sporculara ve devlet koruması altında büyüyen öğrencilere de özel kota ayrılacak.
Sonuç
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın 2025-2026 eğitim yılı için başlattığı burs ve öğrenim kredisi başvuruları, binlerce öğrencinin eğitim yolculuğuna umut olacak.
Başvurular tamamen dijital ortamda, e-Devlet üzerinden yürütülecek.
Bu süreçte doğruluk, dikkat ve zamanında hareket etmek her zamankinden daha önemli.
Türkiye genelinde milyonlarca öğrenciyi ilgilendiren bu fırsat, gençlerin eğitim hedeflerine ulaşmaları için büyük bir adım niteliğinde.
Kültür-Sanat
Nobel Barış Ödülü María Corina Machado’ya Verildi

Komitenin gerekçesinde, Machado’nun Venezuela’da ve dünyada barış, insan hakları ve demokratik değerler için yürüttüğü yorulmak bilmez mücadele öne çıktı.
Norveç Nobel Komitesi, 2025 Nobel Barış Ödülü’nü Venezuela muhalefet lideri María Corina Machado’ya verdiğini açıkladı. Komite, bu yılki ödülün gerekçesinde, Machado’nun yıllardır otoriter baskı altında demokrasi, ifade özgürlüğü ve barış için verdiği mücadelenin altını çizdi.
Komitenin Açıklaması: “Demokrasi İçin Cesur Bir Savaşçı”
Nobel Komitesi Başkanı Jørgen Watne Frydnes, Machado’nun Venezuela’daki muhalefeti bir araya getiren, umut aşılayan bir lider figürü olduğunu belirterek şu açıklamayı yaptı:
“Son bir yılda María Corina Machado saklanmak zorunda kaldı. Hayatına yönelik tehditlere rağmen ülkesinde kalmayı seçti. Bu kararı, milyonlarca insana cesaret verdi. Otoriter rejimlerin güç kazandığı bir dönemde, özgürlük savunucularının cesur direnişini tanımak büyük önem taşıyor.”
Bu ifadeler, komitenin mesajını net biçimde ortaya koydu: Barış yalnızca savaşın yokluğu değil, aynı zamanda özgürlük, demokrasi ve insan onurunun varlığıdır.
Kimdir María Corina Machado?
1967 yılında Venezuela’nın başkenti Caracas’ta doğan María Corina Machado, endüstri mühendisliği eğitimi aldıktan sonra iş dünyasında yükselmiş, ardından ülkesindeki siyasi baskılara karşı sesini yükseltmeye başlamıştı.
2002 yılında kurduğu Súmate adlı sivil toplum örgütüyle, seçimlerde şeffaflığı savunan ilk bağımsız oluşumlardan birine öncülük etti. Bu girişim, Venezuela’da seçim güvenliği ve halk iradesinin korunması açısından dönüm noktası olarak görüldü.
Machado, kısa sürede ülkenin en etkili muhalif figürlerinden biri haline geldi. Parlamento üyesi seçildi, ancak hükümetin baskılarıyla milletvekilliği düşürüldü. Ardından kurduğu Vente Venezuela hareketiyle muhalefetin yeniden yapılanmasına öncülük etti.

Yasaklanan Adaylık ve Halkın Umudu
2024 başkanlık seçimlerinde, Machado’nun adaylığı “devlet kurumlarına zarar verdiği” gerekçesiyle yasaklandı. Hükümetin bu kararı, hem ülke içinde hem de uluslararası arenada büyük tepki çekti.
Machado ise geri adım atmadı. Seçim kampanyalarına destek verdi, halkla buluşmalar düzenledi, sosyal medyada sansüre rağmen sesi duyurmayı başardı. Onun çağrısıyla milyonlar, barışçıl protestolarla demokratik seçim talebini yeniden gündeme taşıdı.
Bu direniş, Nobel Komitesi’nin dikkatini çeken en önemli unsurlardan biri oldu. Çünkü María Corina Machado, tüm baskılara rağmen ülkesinde kalmayı ve mücadeleyi sürdürmeyi seçti.
Demokrasi Mücadelesinin Kadın Sesi
Nobel Barış Ödülü, bu yıl yalnızca bireysel bir cesaretin değil, aynı zamanda kadın liderliğinin gücünün de sembolü haline geldi.
María Corina Machado, erkek egemen bir siyaset sahnesinde yalnızca liderlik yapmakla kalmadı, aynı zamanda binlerce kadına da örnek oldu. Kadınların demokrasi mücadelesinde aktif yer alabileceğini gösterdi.
Özellikle son yıllarda Latin Amerika’da kadın siyasetçilerin uğradığı baskılar düşünüldüğünde, bu ödül cinsiyet eşitliği açısından da tarihî bir mesaj niteliği taşıyor.
Uluslararası Tepkiler: “Umut Yeniden Doğdu”
Machado’nun ödülü kazanması dünya genelinde yankı buldu. Birçok devlet lideri ve uluslararası kuruluş, bu seçimi “Venezuela halkı için moral kaynağı” olarak değerlendirdi.
Avrupa Parlamentosu’ndan yapılan açıklamada, “Bu ödül sadece bir kişiye değil, tüm Venezuela halkına verilmiştir” denildi. ABD Dışişleri Bakanlığı da Machado’nun yıllardır sürdürdüğü barışçıl mücadeleyi takdir eden bir mesaj yayımladı.
Latin Amerika’da ise bu ödül, bölgedeki otoriter rejimlere karşı demokratik muhalefet hareketlerine ilham kaynağı oldu.

Nobel’in Sembolik Mesajı: “Barışın Temeli Adalettir”
Nobel Barış Ödülü’nün Machado’ya verilmesi, sadece bireysel bir başarı değil, aynı zamanda küresel ölçekte verilen bir mesaj niteliğinde.
Komite, son yıllarda artan otoriterleşme eğilimlerine, medya baskısına ve insan hakları ihlallerine dikkat çekerek, barışın sadece savaşsızlıkla değil, adaletle sağlanabileceğini vurguladı.
Bu ödül, aynı zamanda Venezuela halkına uluslararası toplumun gözünü yeniden çevirdi. Uzun yıllardır ekonomik kriz, yoksulluk ve baskı altında yaşayan Venezuelalılar için bu ödül bir umut kapısı olarak değerlendiriliyor.
Nobel Barış Ödülü: Küresel Bir Geleneğin Yeni Sayfası
Nobel Barış Ödülü, 1901 yılından bu yana dünyanın en prestijli ödüllerinden biri olarak kabul ediliyor. Geçmişte Martin Luther King, Malala Yousafzai, Nelson Mandela gibi isimlere verilen bu ödül, çoğu zaman dünya gündeminde yankı uyandıran politik anlamlar taşıdı.
2025 yılı itibarıyla ödül, bir kez daha bir rejime karşı barışçıl direnişin sembolü olarak tarihe geçti.

Machado’nun Önceki Ödülleri
María Corina Machado, Nobel’den önce de uluslararası platformlarda birçok kez onurlandırılmış bir isimdi.
Avrupa Parlamentosu tarafından verilen Sakharov Düşünce Özgürlüğü Ödülü ve Avrupa Konseyi’nin Vaclav Havel İnsan Hakları Ödülü, onun demokratik değerler uğruna yürüttüğü mücadelenin küresel yankısını göstermişti.
Bu ödüller, onun Nobel’e giden yoldaki kilometre taşları oldu.
Maduro Yönetiminden Tepki
Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro yönetimi, Nobel kararını “siyasi” olarak nitelendirdi. Devlet medyasında yayımlanan açıklamalarda, “Batılı güçlerin Venezuela’nın iç işlerine karışması için kullanılan bir araç” ifadesi yer aldı.
Ancak muhalefet cephesine göre bu ödül, yalnızca bir kişinin değil, özgür seçimler, adalet ve hukuk devleti isteyen milyonlarca Venezuelalının zaferiydi.
Brütalizm: Çirkin Ama Heybetli Yapılarla Öne Çıkan Tartışmalı Mimari Akım
Barış Mücadelesinde Yeni Bir Dönüm Noktası
María Corina Machado’nun ödül törenine katılıp katılamayacağı henüz netleşmedi. Hakkındaki seyahat kısıtlamaları nedeniyle Oslo’daki törene fiziksel olarak katılamayabileceği belirtiliyor. Ancak Machado, yaptığı ilk açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Bu ödül, sadece bana değil, susturulmaya çalışılan bütün Venezuela halkına aittir. Barış, sessizlikle değil, cesaretle kurulur.”
Bu sözler, hem ülkesinde hem de dünyada yankı buldu.
Barışın Yeni Sesi
María Corina Machado’nun Nobel Barış Ödülü’nü kazanması, 2020’lerin politik atmosferine yeni bir umut penceresi açtı.
Bir yanda savaş, kriz ve kutuplaşma; diğer yanda bir kadının sessiz ama kararlı direnişi.
Onun hikâyesi, modern çağın en sert dönemlerinden birinde, insanlık onurunun hâlâ korunabileceğini hatırlattı.
Belki de Nobel Komitesi’nin asıl mesajı buydu:
Barış, bazen bir imza değil, bir duruştur.
Haberler
Gazze’de Ateşkes Yürürlüğe Girdi! Gözler İsrail’de Hükümetin Alacağı Kararda, Askeri Üslerde Kritik Hareketlilik

Ortadoğu yeniden tarihî bir döneme tanıklık ediyor. Haftalardır süren çatışmalar, uluslararası baskılar ve yoğun diplomasi trafiğinin ardından Gazze Şeridi’nde beklenen ateşkes yürürlüğe girdi. Mısır basını, Hamas ile İsrail arasında imzalanan anlaşmanın bugün itibarıyla uygulanmaya başlandığını duyurdu. Ancak ateşkesin resmiyet kazanması için gözler hâlâ Tel Aviv’deki kabine toplantısına çevrildi.
İsrail ordusunun bazı askeri üsleri boşaltmaya başladığına dair görüntüler kamuoyuna sızarken, bölgedeki hareketlilik “kalıcı barış mı geliyor, yoksa geçici bir sessizlik mi?” sorularını yeniden gündeme taşıdı.
Ateşkesin İlk Aşaması: 5 Günlük Kritik Plan
Mısır kaynakları, yürürlüğe giren anlaşmanın ilk aşamasının 5 gün süreceğini açıkladı. Bu süreç, hem tarafların sahadaki tutumunu hem de esir takasının seyrini belirleyecek.
Planın detaylarına göre; ilk aşamada İsrail ordusunun kademeli çekilmesi, İsrailli esirlerin serbest bırakılması ve insani yardımların Gazze’ye ulaşması yer alıyor.
Anlaşmanın uygulanması üç ülkenin — Katar, Mısır ve ABD’nin — arabuluculuğunda sağlandı. Diplomatik kaynaklar, sürecin dikkatle izlendiğini, ancak İsrail hükümetinin onayının beklenmeden sahada bazı adımların atılmaya başladığını belirtiyor.
Tel Aviv yönetimi, şu anda Gazze Şeridi’nde hayatta olan 20 İsrailli esir bulunduğunu, ayrıca 28 İsrailli esirin cenazesinin de karşı tarafta olduğunu tahmin ediyor. Öte yandan, İsrail hapishanelerinde 11 bini aşkın Filistinli tutuklu olduğu biliniyor.
Anlaşmanın Gün Gün İşleyişi
Mısır medyasında yer alan plana göre ateşkesin aşamaları şöyle ilerleyecek:
- 9 Ekim Perşembe: İsrail hükümetinin anlaşmayı onaylaması ve esir değişiminde yer alacak isimlerin açıklanması bekleniyor. Aynı gün içerisinde İsrail ordusunun çekileceği bölgelerin haritaları da yayımlanacak.
- 10 Ekim Cuma: İsrail yargısı önünde anlaşmaya yönelik resmi itirazlar yapılabilecek.
- 11 Ekim Cumartesi: İsrail ordusunun yerleşim bölgelerinden çekilmesi devam ederken, Filistinli gruplar esir teslimine hazırlık yapacak.
- 12 Ekim Pazar: ABD Başkanı Donald Trump’ın Orta Doğu’ya gelerek anlaşmanın uygulanmasını yerinde takip edeceği ve “Gazze’deki savaşın sona erdiğini” duyuracağı öngörülüyor.
- 13 Ekim Pazartesi: Türkiye, Mısır, Katar ve ABD’nin gözetiminde esir takası başlayacak. İsrail, alıkoyduğu Filistinlileri ve Filistinli cenazelerini teslim edecek. Aynı gün Gazze sınır kapıları tamamen açılacak ve günlük 400 yardım tırının bölgeye girişine izin verilecek.
Takip eden günlerde bu sayının 600 tıra kadar çıkarılması planlanıyor. Bu yardımların içinde gıda, tıbbi malzeme, elektrik ve temiz su desteği bulunacak.

İsrail’de Kritik Kabine Toplantısı
Anlaşmanın sahadaki etkileri görülmeye başlasa da, İsrail iç siyasetinde tablo hâlâ karmaşık. Başbakanlık ofisinden yapılan açıklamaya göre, kabine kısa süre içinde toplanacak ve ateşkes metni oylanacak.
Ancak hükümet içinde farklı görüşler dikkat çekiyor. Bazı bakanlar, “terör örgütüyle müzakere edilmesini” eleştirirken; bazıları da “insani felaketin önlenmesi için bu adımın zorunlu olduğunu” savunuyor.
İsrail basını, ordunun Gazze’deki bazı üsleri boşaltmaya başladığını gösteren görüntüleri yayımladı. Bu videolarda askeri araçların, mühimmatların ve lojistik ekipmanların taşındığı görülüyor. Bu durum, ordunun bir çekilme hazırlığında olduğunu doğruluyor.
Gazze’de Umut ve Endişe Yan Yana
Gazze halkı, gece boyunca sokaklarda toplanarak ateşkesi kutladı. Ancak sevinçle karışık bir tedirginlik hâkim. Birçok kişi, “ateşkesin kalıcı olup olmayacağı” konusunda emin değil.
Gazze’de uzun süredir devam eden abluka, altyapı yıkımı ve sağlık sistemi çöküşü, halkın yeniden ayağa kalkmasını zorlaştırıyor. İnsanlar, su, elektrik ve gıda gibi en temel ihtiyaçlara bile erişmekte zorlanıyor.
Ateşkesin ilk adımı olarak açılacak insani yardım koridorları, bölgedeki hayatın yeniden canlanması açısından büyük önem taşıyor. Ancak geçmişteki tecrübeler, her ateşkesin kısa sürdüğünü gösteriyor. Bu nedenle Gazze halkı, bu kez uluslararası garantörlerin devreye girmesini istiyor.
Uluslararası Arena: Trump Sahaya İniyor
ABD Başkanı Donald Trump’ın 12 Ekim’de Orta Doğu’ya geleceği haberi, anlaşmaya siyasi bir boyut kazandırdı. Trump’ın Kudüs’ü ziyaret edeceği, ardından Mısır’da Sisi ve Katar Emiri ile bir araya geleceği bildirildi.
Bu ziyaretin amacı, ateşkesin uluslararası destekle kalıcı hâle getirilmesi. Trump’ın “savaşı bitiren başkan” imajını güçlendirmeye çalıştığı yorumları yapılıyor.
Türkiye, Mısır ve Katar’ın sürece dâhil olması, bölgedeki diplomatik dengenin yeniden şekilleneceğini gösteriyor. Ankara’nın özellikle esir takası sürecinde aktif rol üstlenmesi bekleniyor.

Esir Takasında Zor Pazarlık
Ateşkesin en kritik ayağı, hiç kuşkusuz esir takası olacak. Hamas, İsrail ordusunun “tam çekilmesi” ve ablukanın kaldırılmasını şart koşarken, İsrail tarafı “tüm rehinelerin eksiksiz teslimini” öncelik olarak görüyor.
Filistinli kaynaklar, Hamas’ın elinde 20’den fazla canlı esir bulunduğunu, bunlardan bazılarının sağlık durumunun kritik olduğunu belirtiyor. İsrail ise “tüm askerlerimizi geri almadan anlaşma tam sayılmaz” görüşünde.
Uzmanlara Göre: “Gerçek Sınav Şimdi Başlıyor”
Ortadoğu uzmanları, ateşkesin önemli bir adım olduğunu ancak gerçek sınavın önümüzdeki günlerde verileceğini söylüyor.
Uzmanlara göre, ateşkesin başarısı üç temel faktöre bağlı:
- İsrail’in askeri çekilme takvimi
- Esir takasının karşılıklı güven içinde yürütülmesi
- Yardım koridorlarının kesintisiz şekilde açık kalması
Eğer bu üç başlıkta ilerleme sağlanırsa, Gazze’de uzun süredir beklenen kalıcı barış umudu yeniden doğabilir.
Altında Rekor Serisi: Çeyrek Altın Fiyatı Tarihi Zirvede
Sonuç: Tarihî Bir Fırsat Kapısı
Gazze’de yürürlüğe giren ateşkes, bölge halkı için yeni bir umut ışığı olsa da, kalıcı barışın temini hâlâ belirsiz. Şu an sadece bir “sessizlik” dönemi yaşanıyor. Ancak bu sessizlik, doğru adımlar atılırsa, kalıcı bir barışın başlangıcına dönüşebilir.
İsrail hükümeti anlaşmayı onaylar, ordunun çekilme süreci sorunsuz ilerler ve yardım akışı istikrarlı şekilde devam ederse, Gazze’nin yeniden nefes alması mümkün olacak. Aksi durumda, bu ateşkesin de önceki anlaşmalar gibi kısa ömürlü olması kaçınılmaz.
Gazze halkı umutla bekliyor…
Dünya, nefesini tutmuş izliyor…
Ve herkes aynı soruyu soruyor: Bu kez barış gerçekten mümkün mü?
-
Eğlence4 hafta ago
Black Rabbit: Ozark Ekibinden Yeni Suç / Gerilim Dizisi Netflix’te Yayında
-
Kültür-Sanat3 hafta ago
230 Yıldır Umutla Kazılan Oak Adası: “Para Çukuru”nun Bitmeyen Hikâyesi
-
Spor3 hafta ago
Fenerbahçe’nin Yeni Başkanı Sadettin Saran Oldu: Camiada Yeni Dönem Başlıyor
-
Haberler2 hafta ago
Küresel Sumud Filosu’na Saldırı: Gazze’ye Ulaşmak İsteyen İnsani Yardım Misyonu Dünya Gündeminde
-
Kültür-Sanat3 hafta ago
Mileva Marić: Potansiyeli Albert Einstein Tarafından Harcanan Matematik Dehası
-
Genel3 hafta ago
Türkiye’de YouTube İzleme Süresi Uydu Yayınlarını Geçti: Geleneksel İzleme Alışkanlıkları Sarsılıyor
-
Spor3 hafta ago
Can Uzun Kimdir? Genç Yıldızın Yükseliş Hikâyesi ve Galatasaray Maçı Sonrası Sözleri
-
Haberler3 hafta ago
Gülersen tutuklanırsın: Boğaç Soydemir ve Enes Akgündüz Tutuklandı. “Soğuk Savaş” YouTube programındaki bir espiri yüzünden tutuklandılar.