Kültür-Sanat
Avercamp Tablosu 46 Yıl Sonra Bir Yastık Baskısında Ortaya Çıktı
Sanat dünyasında filmleri aratmayacak bir gelişme yaşandı. 1978 yılında ABD’nin Worcester kentinde çalınan ve 46 yıldır kayıp olan Avercamp tablosu, şaşırtıcı bir şekilde bir e-ticaret sitesinde yastık baskısı olarak ortaya çıktı. Hollandalı ressam Hendrick Avercamp’ın “Buz Patencisi ve Diğer Figürlerle Kış Manzarası” adlı eseri, uzun yıllar boyunca izini kaybettirmişti. Yapılan titiz araştırmalar ve tesadüfi bir internet keşfi sayesinde tablo sonunda ait olduğu yere, Worcester Sanat Müzesi’ne döndü.
1978’deki Büyük Worcester Soygunu
Olay 1978 yılının Haziran ayında gerçekleşti. Anti-komünist ve milyoner iş insanı Robert Stoddard’ın 36 dönümlük malikanesine giren hırsızlar, milyonlarca dolar değerinde 12 tabloyu çaldı. Soygunda Renoir, Pissarro, Turner, Boudoin, Jongkind ve Hassam gibi büyük ustaların eserleri de kayboldu. Hırsızlar geride kırılmış eşyalar ve ayak izleri bırakmalarına rağmen yakalanamadı.
Çalınan tabloların bir kısmı sonraki yıllarda bulundu ve müzelere bağışlandı. Ancak Avercamp tablosu, neredeyse yarım yüzyıl boyunca kayıptı.
Avercamp Tablosu İlk İzini İnternette Verdi
2021’de Stoddard ailesi, kayıp eserleri bulması için Worcester Sanat Müzesi eski yönetim kurulu başkanı ve amatör sanat dedektifi Schorer’a başvurdu. Schorer özellikle Avercamp tablosu üzerine yoğunlaştı.

Aylar süren araştırmanın ardından Google’da tersine görsel arama yapan Schorer, büyük bir sürprizle karşılaştı. Çalınan tablonun görseli Pixels.com adlı bir sitede 18 dolarlık bir yastık baskısı olarak satılıyordu. Üstelik eser, Hendrick Avercamp yerine yeğeni Barent Avercamp’a ait olarak listelenmişti.
Dijital İzler Gerçeği Ortaya Çıkardı
Schorer görseli detaylı incelediğinde, fotoğrafın çok yüksek çözünürlüklü olduğunu ve çalındığı 1978 yılından önce böyle bir kayıt alınamayacağını fark etti. Görselin meta verileri incelendiğinde 2012 tarihli bir telif hakkının New York’lu bir sanat simsarıyla bağlantılı olduğu ortaya çıktı.
Simsar, tabloyu 1995 yılında kapanmış bir galerinin düzenlediği sanat fuarında gördüğünü ve 200.000 doların altında bir fiyata satıldığını hatırladı. Bu rakam, Avercamp tablosu için oldukça düşüktü çünkü sanatçının açık artırma rekoru 8,6 milyon dolar seviyesindeydi.
Tablonun değerinin düşürülmesi için imzaya müdahale edilmişti. Eserin imzası “H. Avercamp”tan “B. Avercamp”a çevrilmiş, böylece Hendrick yerine yeğeni Barent’e atfedilerek sahte bir kimlik kazandırılmıştı. Bu hile sayesinde tablo yıllarca açık piyasada rahatça dolaştı.
Mirasçılarla Zorlu İade Süreci
Tabloyu satın alan Hollandalı çift yıllar önce hayatını kaybetmişti. Schorer, 2021’de Worcester Sanat Müzesi adına mirasçılara mektup gönderdi ancak yanıt alamadı. Daha sonra avukat aracılığıyla uyarılar yapıldı, sonuç alınamayınca konu basına taşındı.
Bu süreçte ünlü sanat dedektifi Arthur Brand devreye girdi. Uzun görüşmeler ve gizlilik anlaşmaları sonucunda mirasçılar, Avercamp tablosunu iade etmeyi kabul etti. 2024 sonunda anlaşmaya varıldı ve tablo 2025 Mayıs’ında düzenlenen bir etkinlikle Worcester Sanat Müzesi’ne teslim edildi. Anlaşmada ödenen tutar açıklanmadı.

Sanat Dünyasında Şok Etkisi
Avercamp tablosu, 17. yüzyıl Hollanda manzaralarının en değerli örneklerinden biri kabul ediliyor. 46 yıl boyunca kayıp olan eser, bir yastık baskısı sayesinde gün yüzüne çıktı ve bu durum sanat dünyasında büyük yankı uyandırdı.
Uzmanlar bu olayın, çalıntı sanat eserlerinin nasıl kolayca el değiştirebildiğini ve değerlerinin manipüle edilerek piyasada satılabildiğini gösterdiğini belirtiyor. Aynı zamanda çevrimiçi görsel arama ve dijital arşivlerin çalıntı eserlerin bulunmasında nasıl kritik bir araç haline geldiğini de kanıtladı.
Diğer Kayıp Eserler Nerede?
Worcester soygununda çalınan 12 tablodan üçü bugüne kadar bulundu. Renoir ve Pissarro’nun iki eseri yıllar önce müzelere bağışlanmıştı. Ancak Turner, Hassam ve diğer sanatçılara ait tablolar hâlâ kayıp. Sanat çevreleri, Avercamp tablosunun bulunmasının diğer eserler için de umut ışığı olduğunu düşünüyor.
Sonuç: Bir Yastıktan Müzeye Uzanan Hikaye
46 yıl boyunca kayıp olan Avercamp tablosu, tesadüfi bir internet keşfi sayesinde bulunarak filmlere konu olacak bir hikayeye dönüştü. Hırsızlıktan sahte imzaya, yastık baskısından müze duvarına uzanan bu yolculuk, sanat dünyasında nadir görülen bir olay olarak tarihe geçti.
Worcester Sanat Müzesi’ne teslim edilen eser artık ait olduğu yerde sergileniyor. Uzmanlar bu hikayenin, diğer kayıp eserlerin bulunmasında yeni dijital yöntemlerin kullanılmasına ilham vereceğini belirtiyor.
Kültür-Sanat
Sarman Kedilerin Cinsiyeti Neden %80 Oranında Erkektir? Bilimin Açıkladığı Turuncu Kürk Sırrı
Sokaklarda gördüğümüz turuncu, masum bakışlı, çoğu zaman sevecen halleriyle gönlümüzü fetheden sarman kediler, Türkiye’de en çok bilinen ve sevilen kedi türlerinden biri. Ancak yıllardır ağızdan ağıza dolaşan ilginç bir iddia vardır:
“Sarman kedi genelde erkektir.”
Hatta çoğu hayvansever, bir sarman kediyle karşılaştığında otomatik olarak “Bu kesin erkek” diye düşünür. Bu inanış uzun süre şehir efsanesi olarak görülse de bilim dünyası bu soruya net bir yanıt buldu:
Evet, yaklaşık %80’i gerçekten erkek.
Peki ama neden?
Bir kedinin tüy renginin cinsiyetiyle nasıl bir ilişkisi olabilir?
Neden turuncu pigment erkeklerde baskınken dişilerde nadir görülür?
Bu soruların yanıtı, Japonya’daki Yushu Üniversitesi‘nden genetikçi Prof. Hiroyuki Sasaki ve ekibinin yürüttüğü kapsamlı DNA araştırmasıyla açıklığa kavuştu. Sarman kedi genetiğini tüm detaylarıyla ortaya koyan çalışma, hem biyolojik açıdan hem de kedi meraklıları için oldukça çarpıcı sonuçlar içeriyor.
🔬 Tüy Renginin Sırrı: ARHGAP36 Genindeki Eksiklik
İlk olarak araştırmacılar, yüzlerce sarman kedi ve turuncu olmayan kedinin genomunu karşılaştırdı. Amaç, bu kedilere turuncu kürk veren pigmentin kaynağını bulmaktı. İncelemeler sonunda kritik bir detay ortaya çıktı:
ARHGAP36 geninin içinde küçük ama önemli bir DNA parçası eksikti.
Bu eksiklik genin baskılanmasını engelliyor, yani gen normalden daha aktif hâle geliyor. Bu durum melanosit denilen pigment hücrelerine şu komutu iletiyor:
“Daha açık, daha turuncuya yakın bir pigment üret.”
İşte bu nedenle kürkü tam turuncu veya sarımsı tonlara bürünüyor. Yani renginin kaynağı basit bir DNA farkı değil, pigment üretimini tetikleyen genetik bir mutasyon.
Ancak asıl ilginç kısmı bunun X kromozomu üzerinde taşınıyor olması.

🧬 Neden Çoğunlukla Erkektir?
Cinsiyet Genetiği Gerçeği Açığa Çıkarıyor**
Bilim dünyasında iyi bilinen bir gerçek şudur:
- Erkek kediler: XY kromozom dizilimine sahiptir.
- Dişi kediler: XX kromozom dizilimine sahiptir.
Turuncu pigmentten sorumlu gen ise yalnızca X kromozomunda bulunur.
Bu şu anlama gelir:
✔ Erkek sarman kedi için turuncu pigmenti oluşturmak çok kolaydır.
Çünkü erkek kedilerde yalnızca bir adet X kromozomu vardır. Bu X üzerinde turuncu pigment mutasyonu varsa:
➡ Kedi doğrudan sarman kedi olur.
✔ Dişi sarman kedi olmak ise çok zordur.
Dişilerde iki adet X kromozomu bulunur. Bu durumda dişinin sarman kedi olabilmesi için:
➡ Her iki X kromozomunda da aynı turuncu pigment eksikliği bulunmalıdır.
Bu çok düşük bir ihtimal olduğu için turuncu dişi kediler nadirdir ve çoğu zaman renkleri tamamen turuncu değil, karışık olur.
Kısacası erkek bir sarman kedi olmak genetik olarak “tek adımlık bir süreç” iken, dişilerde bu süreç “iki aşamalı” ve çok daha düşük ihtimallidir.
🐾 Dişi Sarman Kedilerin Neden Genelde Üç Renkli Olduğunu Hiç Merak Ettiniz mi?
Dişi kedilerin renk desenini ilginç yapan bir başka biyolojik olay vardır:
X kromozomu inaktivasyonu
Dişilerde iki X kromozomu olduğundan, hücreler bunlardan birini rastgele devre dışı bırakır. Bu durum:
- Bazı bölgelerde turuncu pigment geninin aktif olduğu,
- Bazı bölgelerde ise farklı renk pigmentinin aktif olduğu
mozaik bir desen oluşturur. Bu yüzden dişi kedilerin çoğu tekir, calico veya tortoiseshell desenlidir, yani üç renkli veya karışıktır.
Bu mekanizma, dişilerin tam turuncu olmasının neden zor olduğunu ve neden bu kedilerin çoğunlukla erkek olduğunu bilimsel olarak açıklar.

📊 Erkek Oranı Neden %80?
Genetik analizler ve sahadaki gözlemler bir araya geldiğinde şu sonuç ortaya çıkıyor:
Her 10 sarman kediden 8’i erkektir.
Çünkü:
- Erkekler tek X taşıdığı için turuncu genin aktif olması kolaydır.
- Dişiler çift X taşıdığı için iki kromozomda aynı mutasyonun olması gerekir.
- Bu nedenle sarman kedi olmak erkek kediler için genetik açıdan çok daha olasıdır.
Popülasyonundaki bu dengesizlik herhangi bir çevresel etkiden değil, tamamen kalıtımsal mekanizmalardan kaynaklanır.
🔬 Prof. Sasaki’nin Araştırması Ne Anlama Geliyor?
Prof. Hiroyuki Sasaki’nin yürüttüğü çalışma, bir şehir efsanesini bilimsel gerçek hâline getirdi. Araştırmanın ortaya çıkardığı sonuçlar şunları gösteriyor:
- Renginin sebebi tesadüf değil, DNA eksikliğine bağlı bir pigment değişimi.
- Bu pigment geni X kromozomunda bulunduğu için cinsiyete bağlı aktarılıyor.
- Erkek kedilerde bu mutasyonun etkisi doğrudan görülüyor.
- Dişi kedilerde renk çoğu zaman karışık olduğu için tam sarman kedi olmak zorlaşıyor.
Bu çalışma sayesinde artık genetiği tamamen anlaşılır durumda.
🐱 Neden Bu Kadar Cana Yakın? Bilim Hâlâ Araştırıyor
Hayvanseverlerin yıllardır gözlemlediği bir başka gerçek daha vardır:
👉Genelde sevecen, insanla iletişime açık ve hafif yaramazdır.
Bu konuda kesin bilimsel bir sonuç yok fakat davranış araştırmaları, turuncu kedilerde sosyal davranış genlerinin daha baskın olabileceğini gösteriyor.
Yani sadece görüntüsüyle değil, karakteriyle de özel bir yere sahip olabilir.

Kürk Mantolu Madonna İngiltere’de Nasıl Best Seller Oldu?
Sonuç: “Sarman Kediler Erkektir” Sözü Bir Mit Değil, Bilimsel Bir Gerçek
Artık gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz:
Evet, büyük çoğunluğu erkektir.
Bunun nedeni:
- Turuncu pigmentin X kromozomunda taşınması
- Erkek kedilerin tek X kromozomu taşıması
- Dişilerin iki X kromozomu sebebiyle daha karmaşık renklere sahip olması
Sokakta gördüğünüzde “Büyük ihtimalle erkek” demek yalnızca bir tahmin değil, genetik bilimin desteklediği güçlü bir çıkarımdır.
Kültür-Sanat
Kürk Mantolu Madonna İngiltere’de Nasıl Best Seller Oldu?
Türk edebiyatının en özel eserlerinden biri olan Kürk Mantolu Madonna, 2025 yılı itibarıyla İngiltere’de beklenmedik bir başarıya imza attı. Sabahattin Ali’nin içe dönük, sessiz ama derinlikli romanı, Madonna in a Fur Coat adıyla İngiliz listelerinde bir anda yükselişe geçti ve yıl içinde 30 bin kopya satarak Penguin Classics’in en çok satan ilk 10 kitabı arasına girmeyi başardı.
Bu durum sadece bir çeviri başarısı değil; kültürler arası bir duygu köprüsünün sessiz ama güçlü şekilde ortaya çıkması olarak yorumlanıyor. Peki, 1943 yılında yazılan bir Türk romanı, aradan geçen onyıllara rağmen dünyanın en rekabetçi kitap pazarlarından biri olan İngiltere’de nasıl bu kadar popüler hâle geldi?
Gelin bu büyük başarının perde arkasına bakalım.
📌 1. Sosyal Medya Etkisi: BookTuber Jack Edwards’ın Gücü
Bugün artık kitap satışlarını belirleyen en büyük güçlerden biri eleştirmenler değil, sosyal medya influencer’ları. Özellikle YouTube’da kitap tavsiyeleri veren BookTuber Jack Edwards, 2 milyonun üzerinde takipçisiyle genç İngiliz okurlar üzerinde ciddi bir etki yaratıyor.
Edwards’ın “uzun zamandır okuduğum en hüzünlü ve en içten romanlardan biri” diyerek Kürk Mantolu Madonna’yı övmesi, kitabın İngiltere’de adeta alev almasına neden oldu.
Video yayınlandıktan sonraki hafta:
- Amazon UK’de aramalarda ilk 5’e yükseldi.
- Waterstones mağazalarında kitap kısa sürede tükendi.
- TikTok’ta #MadonnaInaFurCoat etiketi 12 milyon izlenmeye ulaştı.
Bu ivme, romanın genç kuşak tarafından yeniden keşfedilmesinin önünü açtı.
📌 2. Genç İngiliz Okurunun Melankoliye Duyduğu İlgi
Son yıllarda İngiltere’de genç okurların ilgisi:
- Yalnızlık teması
- Yabancılaşma
- İçsel çatışmalar
- Sessiz aşk hikâyeleri
- Kayıp duygusu
gibi daha “melankolik” metinlere yöneldi.
Sally Rooney, Murakami veya Ocean Vuong gibi isimlerin popüler olması da bu akımın göstergesi.
Kürk Mantolu Madonna, tıpkı bu yeni kuşağın aradığı gibi:
- Sessiz bir aşk anlatıyor
- Büyük olaylar yerine büyük duygulara odaklanıyor
- İçsel çözülmeleri sade bir dille anlatıyor
- Karakterlerin psikolojisini ön plana çıkarıyor
Bu yüzden İngiliz basını romanı “modern gençliğin hislerini 80 yıl öncesinden yansıtan bir Türk klasiği” olarak tanımladı.

📌 3. Penguin Classics’in Sessiz Etkisi
Romanın İngiltere’de bu kadar görünür olmasının bir diğer nedeni de Penguin Classics etiketiyle yayımlanmış olması. Küresel yayıncılıkta “classics” damgası, bir eseri sadece kitap olarak değil, kültürel miras olarak konumlandırır.
Penguin, romanın tanıtımında agresif bir reklam yapmadı; ancak:
- Kitabı klasikler bölümüne koydu
- Modern kapak tasarımı yaptı
- Akademisyenlere tanıtım kopyaları gönderdi
Bu strateji, romanın özellikle üniversite öğrencileri arasında hızla yayılmasını sağladı.
Oxford ve Cambridge öğrencilerinin oluşturduğu “Modern Melankoli Listeleri”nde romanın yer almasıyla birlikte kitap akademik çevrelerde bile tartışılır hâle geldi.
📌 4. 1920’ler Berlin’inin Atmosferi Günümüzle Paralele Kuruyor
Penguin Classics editörü Jessica Harrison, The Guardian’a verdiği röportajda bu bağın önemini şöyle açıklıyor:
“1920’ler Berlin’i ekonomik ve kültürel çöküş, aşk, yalnızlık ve belirsizlikle dolu bir dönemdi. 2020’ler İngiltere’si de benzer bir ruh hâli taşıyor.”
Harrison’ın söylediği gibi, romanın:
- Değişen dünya
- Belirsizlik
- İçsel huzursuzluk
- Çöküş ortamındaki aşk
temalarını işlemesi, romanı günümüzle şaşırtıcı derecede uyumlu kılıyor.
Yani Kürk Mantolu Madonna, aslında 1943’ten 2025’e uzanan bir duygu köprüsü kuruyor.
📌 5. Kürk Mantolu Madonna Romanının “Evrensel Yalnızlık” Teması İngiliz Okurunu Yakaladı
İngiltere’de yapılan okur analizleri, gençlerin kendilerini özellikle şu temalarla özdeşleştirdiğini gösteriyor:
- Raif Efendi’nin sessizliği
- Maria Puder’in özgürlüğü
- İmkânsız aşkın hüznü
- Kaybolmuşluk hissi
- İç seslerin baskınlığı
Kısacası roman, ulusal sınırları aşan bir duyguyu anlatıyor: kalabalık içinde yalnızlık.
Zaten Kürk Mantolu Madonna bu nedenle Türkiye’de de kuşaklar boyunca sevildi. Aynı etki şimdi İngiltere’de yaşanıyor.

📌 6. TikTok (BookTok) Etkisi: Duygu Yüklü Alıntılar Viral Oldu
BookTok, İngiltere’de kitap satışlarını belirleyen en önemli algoritmik güç hâline geldi. Kullanıcılar özellikle şu alıntıları viral hâle getirdi:
- “İçimde kimseye söyleyemediğim bir şeyler vardı.”
- “Beni dünyada en çok seven kadın bile terk etmişti.”
- “Bir insanın bir insana verebileceği en değerli şey, ona ayırabileceği zamandır.”
Bu alıntılar hem Instagram Reels hem TikTok’ta yüzbinlerce paylaşım aldı.
Duygu yüklü, kısa, vurucu cümleler gençler arasında hızla yayıldı.
📌 7. Akademik Dünyadan İlgi: Ders Listelerine Girdi
Bazı İngiliz üniversiteleri romanı:
- “Modern Melankoli İncelemesi”
- “Doğu-Batı Edebiyatı Karşılaştırması”
- “Psikolojik Roman Geleneği”
derslerinde kaynak metin olarak okumaya başladı.
Bir Türk romanının bu bölümlerde okutulması oldukça ender görülen bir durum.
📌 8. Küreselleşen Türk Edebiyatının Yükselişi
Orhan Pamuk, Elif Şafak, Yaşar Kemal gibi yazarların global bilinirliği zaten uzun süredir artıyordu. Ancak Sabahattin Ali’nin İngiltere’de geniş kitlelere ulaşması, Türk edebiyatının yeni bir evreye geçtiğinin göstergesi.
Artık dünya okuru:
- Türk edebiyatının duygusal yoğunluğuna
- Hikâye anlatımındaki sadeliğe
- Coğrafyadan bağımsız, evrensel temalara
daha açık hâle geldi.
Kürk Mantolu Madonna, bu dalganın sembol kitabı hâline dönüşmüş durumda.

Sonuç: 82 Yıllık Romanın Sessiz, Yavaş Ama Güçlü Zaferi
Kürk Mantolu Madonna İngiltere’de bir best seller oldu çünkü:
- Z kuşağının ruh hâline hitap ediyor
- BookTuber’ların ve BookTok’un gücünü arkasına aldı
- Penguen Classics’in prestijiyle görünürlük kazandı
- Evrensel melankoli temasını taşıyor
- Günümüz gençliğinin yalnızlık duygusuna ışık tutuyor
- Aşkı ve kaybı sade, derinlikli ve zamandan bağımsız şekilde anlatıyor
Sabahattin Ali belki böyle bir popülerliği hiç hayal etmemişti.
Ama 2025 yılında Kürk Mantolu Madonna, artık sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da ortak kitabı.
Kültür-Sanat
Kar Küresinin, Tıp Aletinden Hatıra Nesnesine Uzanan Ortaya Çıkış Hikâyesi: Bir Tesadüfün Dünyaya Bıraktığı Miras
Kar küresi bugün vitrinlerde, hediyelik eşya dükkânlarında ve koleksiyonerlerin raflarında gördüğümüz sevimli, nostaljik bir obje olabilir; ancak bu büyülü nesnenin ortaya çıkışı aslında tamamen tesadüf, hatta tıp dünyasına yapılmış bir katkı arayışının beklenmedik sonucudur. 1900’lerin başında Viyana’da küçük bir atölyede başlayan bu hikâye, zamanla dünyanın dört bir yanında milyonların sevdiği bir hatıra nesnesine dönüştü. Bugün kar küresi dediğimiz o cam kürelerin içinde saklı küçük dünyaların nasıl ortaya çıktığını bilmek, aslında insan yaratıcılığının ne kadar sürprizli olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Tıp İçin Yapılan Bir Deneme, Kar Küresinin İlk Tohumunu Attı
1900’lerin başında Erwin Perzy, cerrahlar için özel tıbbi aletler üreten bir ustaydı. Doktorlar, ameliyathanelerde kullandıkları lambaların yeterli olmadığını, ışığın zayıf kaldığını ve operasyonların bu nedenle zorlaştığını söylüyordu. Perzy’den istenen şey basitti: ışığı daha güçlü hale getirecek bir yöntem geliştirmek.
Perzy bunun üzerine ayakkabı tamircilerinin yıllardır kullandığı bir yöntemi denemeye karar verdi. Ayakkabıcılar, mum alevini büyütmek için önüne suyla dolu cam bir küre koyardı. Perzy de bu yöntemi ameliyathane ışığına uyarlamak istedi. Kürenin içine ışığı yansıtacak metal parçacıkları koydu fakat hiçbiri yüzeyde kalmadı, dibe çöktüler. Deneme başarısız görünüyordu.
Fakat Perzy’nin merakı bir kez ateşlenmişti. Bu kez kürenin içine irmik taneleri ekledi. Taneler suda yavaşça dolaşıyor, ışık vurduğunda havada süzülüyormuş gibi görünüyordu. Ortaya çıkan efekt, adeta düşen kar tanelerini andıran büyüleyici bir manzaraydı. Perzy bu manzaraya hayran kaldı.
Ve işte tam o anda, kar küresi tarih sahnesine çıkmaya hazırlanıyordu.
İlk Kar Küresi: Bir Kilise Maketinin Tesadüfi Doğuşu
Perzy, bu ilginç kar efektini daha estetik kılmak için kürenin içine küçük bir obje yerleştirmeye karar verdi. Daha önce hobi olarak yaptığı Mariazell Bazilikası’nın minyatür bir modelini küreye ekledi. Küreyi salladığında irmik taneleri kar gibi düşüyor, kilisenin etrafında büyülü bir atmosfer oluşturuyordu.
Bu görüntü hem Perzy’yi hem de atölyeyi gören herkesi büyüledi. Ortaya çıkan nesne o kadar özgündü ki, Perzy kısa sürede “içi kar efekti olan cam küre” için patent başvurusunda bulundu. Ve böylece ilk resmi kar küresi tarihe geçti.
Bir tıbbi yenilik arayışından doğan bu objenin kısa sürede bir hatıra nesnesine dönüşeceğini kimse tahmin etmiyordu.
Paris Dünya Fuarı ile Gelen Alternatif Bir Tarih Notu
Burada küçük bir tarih parantezi açmak önemli. Aslında 1878 Paris Dünya Fuarı’nda bir cam firması, içi su dolu kağıt ağırlığı olarak tasarlanmış küreler sergilemişti. Bu kürelerin içinde minik bir adam figürü ve ters çevrildiğinde kar gibi hareket eden tozlar vardı. Yani kar küresi fikri, Perzy’den önce de ortaya çıkmış olabilir. Ancak ortada ne patent vardı ne sistemli bir üretim. Ayrıca Perzy’nin bu çalışmalardan haberi de yoktu.
Bu nedenle bugün bildiğimiz kültürünün gerçek kurucusu sayılan kişi hâlâ Erwin Perzy’dir.

Perzy Ailesinin Atölyesi: Bir Nesilden Diğerine Aktarılan Sihir
Perzy, kardeşiyle birlikte 1900’lerin başında Viyana’da küçük bir üretim atölyesi kurdu. Bugün hâlâ aynı aile tarafından işletilen bu yerin adı Original Wiener Schneekugelmanufaktur, yani “Orijinal Viyana Kar Küresi Fabrikası”.
Bu atölyede üretilen her kar küresi el yapımıdır:
- Küçük figürler elle boyanır.
- Kar efektinde kullanılan karışım özel bir formüle sahiptir ve nesillerdir sır olarak saklanır.
- Cam kürelerin montajı tamamen ustalık gerektirir.
Yani günümüzün seri üretim plastik modellerinin aksine, Perzy ailesinin ürettiği kar küresi gerçekten bir sanat eseri niteliğindedir.
Popüler Kültürle Buluşması: Citizen Kane ve Sonrası
Dünya çapında ün kazanmasında sinemanın etkisi büyüktür. 1941’de Orson Welles’in efsane filmi Citizen Kane’in açılış sahnesinde bir kar küresi yere düşer ve kırılır. Bu sahne, kar küresini melankolinin, kaybolmuş çocukluğun ve nostaljinin sembolü hâline getirdi.
Ardından:
- Home Alone
- Edward Scissorhands
- True Lies
gibi pek çok filmde bir sahne unsuru olarak kullanıldı. Böylece kar küresi sadece bir süs eşyası değil, duygusal bir ifade aracı hâline geldi.
Savaş Sonrası Dönemde Dünya Yolculuğu
II. Dünya Savaşı sonrası Erwin Perzy II, kar kürelerini uluslararası pazara taşımaya başladı. Amerikalılar bu küçük küreleri çok sevdi ve kısa sürede hediyelik eşya sektöründe büyük bir talep oluştu. Kanada ve Avustralya da önemli pazarlar hâline geldi.
Perzy III ise kar küresinin Japonya’da büyük bir popülerlik kazanmasını sağladı. Öyle ki Mitsubishi bir defasında 100 bin adet kar küresi siparişi verdi.
Artık dünya çapında tanınan bir kültür objesi olmuştu.
Ünlüler İçin Özel Üretimler ve Değer Kazanması
Perzy ailesi, yıllar içinde sadece halk için değil, ünlü isimler için de özel kar küreleri üretti. Ronald Reagan, Bill Clinton ve Barack Obama için tasarlanmış kar küreleri bugün koleksiyon dünyasının en değerli parçaları arasında gösteriliyor.
Bu da kar küresinin bir süs eşyası sınırını çoktan aştığını, bir sanat ve hatıra objesine dönüştüğünü kanıtlıyor.

Pandemi ve Modern Zamanlarda Dönüşümü
2020’li yıllarda pandemi döneminde turizm sektörü durma noktasına gelmişti. Perzy ailesi bu süreçte yaratıcı bir adım attı: halk arasında gündem olan tuvalet kâğıdı kıtlığına mizahi bir gönderme yapan “tuvalet kâğıdı kar küresi” tasarlandı.
Bu esprili ürün o kadar ilgi gördü ki, atölyeyi ayakta tutan şeylerden biri haline geldi.
Modern kar kürelerinde artık:
- Romantik sahneler
- Şehir manzaraları
- Noel temaları
- Mizahi figürler
- Özel koleksiyon modelleri
gibi pek çok seçenek bulunuyor.
Ancak hâlâ en değerli olanlar, tamamen el işçiliğiyle üretilen klasik Viyana modelleri.
Neden Bu Kadar Seviliyor? Bilim ve Duyguların Buluşması
Bir kar küresini hafifçe salladığınızda, içindeki küçük dünya bir anda canlanır. Beyaz taneler ağır ağır düşer, suyun içinde zarif bir dans başlar. Bu birkaç saniyelik zaman dilimi, insanda hem huzur hem nostalji hem de basit ama büyülü bir mutluluk hissi uyandırır.
Bilimsel olarak bakıldığında, bu sakinleştirici etki “yavaş hareket eden partiküllere odaklanmanın beyni dinlendirmesi”yle açıklanır. Yani kar küresi hem psikolojik hem estetik bir tatmin kaynağıdır.
Bu yüzden koleksiyoncular, kar küresini sıradan bir nesne değil, “minyatür bir anı evreni” olarak görür.
Bugün Kültürü Nasıl Devam Ediyor?
Viyana’daki Perzy atölyesi hâlâ orijinal yöntemlerle üretim yapıyor ve yılda yaklaşık 300 bin adet kar küresi üretiyor.
Turistler için atölyeyi gezmek, doğuşunu görmek bile başlı başına bir deneyim.
Bazı insanlar ellerinde çok eski bir kar küresiyle atölyeye geliyor ve tamir edilmesini istiyor. Aile bunu büyük bir özenle yapıyor; çünkü onlar için sadece cam ve sudan ibaret değil, nesiller boyu aktarılan bir duygunun taşıyıcısı.

Adobe Uygulamaları ChatGPT’ye Geldi: Artık Sadece Komut Yazarak Fotoğraf Düzenleyebiliyorsunuz!
Sonuç: Küçük Bir Küre İçinde Büyük Bir Dünya
Bir cerrahi ışık deneyiyle başlayan kar küresi hikâyesi, bugün dünyanın dört bir yanında milyonlarca insanın kalbine dokunan bir objeye dönüştü.
Her kar küresi:
- Geçmişe yolculuktur,
- Masumiyetin simgesidir,
- Küçük bir dünyanın saklandığı bir cam evrendir,
- Ve insan elinin sabrını gösteren zarif bir sanat eseridir.
Bir kar küresini salladığınızda karşınıza çıkan o yavaş, sakin, düşsel görüntü; belki de yüzyılı aşan bu aile hikâyesinin içimizde bıraktığı küçük bir büyüdür.
-
Kültür-Sanat3 hafta agoKedi Félicette’nin Hikayesi: Uzaya Gidip Sağ Salim Dönen Kedi Félicette
-
Kültür-Sanat3 hafta agoParanın 5000 Yıllık Tarihi: Lidya Sikkesinden Dijital Cüzdanlara Uzanan Büyük Dönüşüm
-
Teknoloji3 hafta agoiOS 27 Hakkında Yeni Bilgiler Paylaşıldı: Apple iPhone Kullanıcılarını 2026’da Neler Bekliyor?
-
Kültür-Sanat3 hafta agoPrenses Diana Hakkında Yanlış Bilinenler: Halkın Kalbindeki Prensesin Gerçek Hikâyesi
-
Yemek & Sağlık3 hafta agoİtalya’da Neden Hiç Starbucks Yer Almıyor?
-
Yemek & Sağlık3 hafta agoBuzdolabı Yaz ve Kış Ayarları Nasıl Olmalı? Mevsimlere Göre Doğru Derece Ayarı Rehberi
-
Kültür-Sanat3 hafta agoCambridge’in Yılın Kelimesi Olarak Seçtiği “Parasosyal” Ne Anlama Geliyor? Modern Çağın Tek Taraflı Yakınlık İllüzyonu
-
Seyahat3 hafta agoOslo’ya Yolunuz Düşerse Görmeden Dönmemeniz Gereken Yerler: Kuzey’in Sakin, Şık ve Sürprizlerle Dolu Başkentine Kapsamlı Bir Rehber
