Powered by Pinek Medya

Kültür-Sanat

Exxen’den Disney Plus’a: Hasan Can Kaya’nın Konuşanlar Programı Yeni Sezonuyla Geliyor

Paylaşıldı

on

disney plus

Türkiye’de talk show denildiğinde akla gelen ilk formatlardan biri olan Konuşanlar, yeni dönemde farklı bir platformda yoluna devam edecek. Yıllardır Exxen platformunda yayınlanan yapım, artık daha geniş kitlelere ulaşmak için yeni bir adrese taşınıyor: Disney Plus. Komedyen Hasan Can Kaya’nın sunduğu ve milyonlarca izleyicinin ilgisini çeken program, pandemiyle birlikte büyük bir popülarite kazanmıştı.


Konuşanlar’ın Yeni Adresi

Ünlü komedyenin programı, Eylül ayı itibarıyla Disney Plus ekranlarında yayınlanacak. Bu gelişme, sadece Türkiye’deki izleyiciler için değil, dünya çapındaki kullanıcılar için de önemli bir yenilik anlamına geliyor. Zira yeni sezon, farklı dillere çevrilerek küresel ölçekte yayınlanacak.

Netflix, Prime Video ve HBO Max gibi devlerin de transfer için devreye girdiği konuşulsa da, Hasan Can Kaya tercihini Disney Plus’tan yana kullandı. Bu kararla birlikte, Konuşanlar artık küresel bir dijital içerik markasının parçası olacak.

Disney Plus

Neden Disney Plus Tercih Edildi?

Hasan Can Kaya’nın yeni platform seçimini etkileyen faktörler arasında şunlar öne çıkıyor:

  • Küresel erişim imkânı: Program artık yalnızca Türkiye’de değil, uluslararası izleyiciye de ulaşacak.
  • Genç izleyici profili: Platformun sahip olduğu dinamik kullanıcı kitlesi, Konuşanlar’ın mizah anlayışıyla örtüşüyor.
  • Güçlü prodüksiyon desteği: Daha kaliteli sahne tasarımı, gelişmiş çekim teknikleri ve özel içerikler yeni sezonda dikkat çekecek.

Exxen Dönemi Geride Kaldı

Programın Exxen’deki yolculuğu, Türkiye’de dijital içerik tüketiminin değiştiği yıllara damgasını vurdu. Ancak Exxen’in daha sınırlı erişim sunması, Konuşanlar’ın küresel potansiyelini tam olarak ortaya koymasına engel oluyordu. Yeni adresiyle birlikte program, Türkiye’nin en büyük dijital içerik ihracat projelerinden biri haline gelecek.


Yeni Sezon İzleyiciyi Nelerle Karşılayacak?

Konuşanlar’ın Disney Plus döneminde bazı yenilikler göze çarpacak:

  • Program altyazı ve dublaj seçenekleriyle farklı ülkelerde izlenebilecek.
  • Sahne tasarımı ve çekim kalitesi artırılarak uluslararası standartlara taşınacak.
  • Hasan Can Kaya’nın mizah anlayışı, dünya çapında daha fazla izleyiciyle buluşacak.

Disney Plus Türkiye’de Gücünü Artırıyor

Platform, Türkiye’ye giriş yaptığı günden bu yana birçok projeye yatırım yaptı. Yerli diziler, belgeseller ve filmler derken, şimdi Konuşanlar hamlesiyle en iddialı adımını atmış oldu. Bu transfer, Türkiye’deki dijital yayın rekabetini daha da kızıştıracak gibi görünüyor.

image 6

Hasan Can Kaya’nın Global Yolculuğu

Komedyen, Türkiye’de elde ettiği başarının ardından artık global arenada sahne alacak. Programın Disney Plus çatısı altında yayınlanması, hem Hasan Can Kaya’nın kariyerinde hem de Türk eğlence sektöründe önemli bir dönüm noktası. Bu adım, Türk mizahının dünya çapında daha fazla tanınmasına katkı sağlayacak.

https://pinek.net/simpsons-evreninin-karakteri-lisa-simpson

İzleyici Beklentisi ve Sosyal Medya Yankıları

Konuşanlar’ın yeni adresinin açıklanması, sosyal medyada büyük yankı uyandırdı. Özellikle genç izleyici kitlesi, programın artık daha geniş bir platformda yer alacak olmasından dolayı heyecanını dile getirdi. Twitter, Instagram ve TikTok’ta yapılan paylaşımlar, Konuşanlar’ın bugüne kadar oluşturduğu sadık kitlenin ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Hasan Can Kaya’nın mizahi üslubu, interaktif sahne düzeni ve izleyicilerle kurduğu doğrudan iletişim, bu programı yalnızca bir talk show değil, aynı zamanda bir kültür fenomeni haline getirdi.

Yeni sezonda Disney Plus üzerinden yayınlanacak olması, programı global bir kimliğe büründürerek Türk eğlence sektörünün dünyaya açılımında örnek teşkil edecek. Bu, sadece Hasan Can Kaya’nın kariyerine değil, aynı zamanda Türkiye’nin içerik üretim kapasitesine de katkı sağlayacak önemli bir adım. Tüm bu gelişmeler ışığında, önümüzdeki dönemde Konuşanlar’ın yalnızca bir eğlence programı değil, küresel çapta Türk mizahını tanıtan bir proje olarak da öne çıkması bekleniyor.

SONUÇ

Hasan Can Kaya’nın sevilen programı Konuşanlar, Exxen’den ayrılarak yoluna Disney Plus’ta devam edecek. Yeni sezonda küresel erişim, prodüksiyon desteği ve daha geniş kitlelere ulaşma imkânı, programı bambaşka bir seviyeye taşıyacak. Türkiye’nin dijital içerik alanındaki en önemli projelerinden biri, artık uluslararası arenada izleyici karşısına çıkmaya hazırlanıyor.

Okumaya Devam Et

Kültür-Sanat

1876’da Kentucky’e Yağmur Gibi Yağan Gizemli Çiğ Et Parçaları: Bilim Dünyasını Hâlâ Şaşırtan Olay

Paylaşıldı

on

By

Kentucky

3 Mart 1876 sabahı Amerika Birleşik Devletleri’nin Kentucky eyaletinde görenleri dehşete düşüren, bilim insanlarını ise çileden çıkaracak kadar gizemli bir olay yaşandı. Bath County sınırları içerisindeki küçük bir çiftlikte gökten çiğ et parçaları yağdı. Evet, yanlış duymadınız: yağmur değil, kar değil, kül değil… Et yağdı.

Bu olay tarihe “Kentucky et yağmuru” (Kentucky meat shower) olarak geçti ve aradan geçen yaklaşık 150 yıla rağmen tüm ayrıntıları hâlâ tam olarak çözülebilmiş değil. O gün ne yaşandığı, gökten düşen parçaların hangi canlıya ait olduğu ve bu tuhaf yağmurun neden meydana geldiği üzerine onlarca teori üretildi. Gelin, 1876’nın o akıl almaz sabahına birlikte dönelim.

Olayın Tanıkları: “Gökyüzü Berraktı, Birden Et Düşmeye Başladı”

Bath County’de yaşayan Allen Crouch ve eşi için 3 Mart sıradan bir sabahtı. Bayan Crouch, evin verandasında sabun kaynatırken gökten küçük şıpırtılar duymaya başladı. İlk başta bunun bir kuş sürüsünün bıraktığı organik artıklar olabileceğini düşündü; ancak kafasını kaldırdığında gördüğü manzara hayatı boyunca unutamayacağı türdendi.

Gökyüzünden 5 ila 10 santimetre büyüklüğünde çiğ, kırmızı, elastik bir madde düşüyordu.

Kısa süre içinde çiftliğin 100 metrekarelik alanı tamamen bu maddeyle kaplandı. Bazı parçalar çitlere saplandı, bazıları çatıya çarptı, bazıları ise toprağa gömüldü. Gökyüzü ise bulutsuzdu, yağmur yoktu, herhangi bir kuş sürüsü görünmüyordu.

Crouch ailesi neye uğradığını şaşırdı.

Kentucky

Kentucky Bölge Halkı Parçaları Tadıyla Analiz Etti(!)

Olayın duyulmasıyla çevre köylerden meraklı insanlar çiftliğe akın etti. Herkesin aklında tek soru vardı: “Bu ne eti?”

O gün bazı cesur(!) köylüler parçaları çiğ çiğ tattı.

  • Kimine göre geyik eti gibiydi,
  • Kimine göre koyun etine benziyordu,
  • Bazıları ise bunun ayı ya da büyükbaş eti olduğunu iddia etti.

Yöredeki kasap ise daha şüpheciydi: “Bu bildiğimiz hiçbir ete benzemiyor,” dedi.

Olay kısa süre içinde basına sıçradı. The New York Times, Scientific American ve dönemin pek çok gazetesi Bath County’deki bu “et yağmuru”nu birinci sayfadan duyurdu.

İlk Teoriler: Meteor mu, Bakteri mi, İlahi Uyarı mı?

Olay o kadar tuhaftı ki bilim insanları bile ne düşüneceğini bilemedi. 1876 yılında iletişim teknolojileri sınırlı olduğundan tüm Amerika bu gizem hakkında sayısız teori üretti.

1. “Et Meteoru” Teorisi (Meat-eor)

Dönemin bazı yazarları olayı mistik bir şekilde açıklamaya çalıştı:

“Güneşin etrafında dönen görünmez bir et kuşağı var. O kuşaktan kopan parçalar Dünya’ya düştü.”

Bugün kulağa komik geliyor ama 19. yüzyılda bu teori gazetelerde ciddi ciddi tartışıldı.

2. “Nostoc Bakterisi” Teorisi

Kimyager Leopold Brandeis, düşen parçaların hayvansal değil, suyla temas ettiğinde şişen bir siyanobakteri türü olduğunu iddia etti. “Nostoc” denilen bu bakteriyi zaman zaman yerde jelimsi halde görmek mümkündü.

Ama bir sorun vardı:
O gün yağmur yoktu.
Nostoc, yağmur yoksa ortaya çıkamıyordu.

3. “Akciğer ve Kas Dokusu” Teorisi

Newark Bilim Derneği’nin histoloğu Dr. Mead Edwards, örnekleri mikroskop altında inceleyince şok edici bir sonuca ulaştı:

“Bu, kesinlikle hayvansal doku. Büyük ihtimalle memeli bir canlıya ait akciğer ve kas parçaları.”

Dr. Arnold da yaptığı incelemede aynı sonuca ulaştı:
Toplam 7 örneğin iki tanesi akciğer, üçü kas, ikisi kıkırdak dokusuydu.

Yani gökten düşen şey bir hayvanın parçalanmış organlarıydı.

En Mantıklı ve En Mide Bulandırıcı Teori: Akbabaların Eş Zamanlı Kusması

Olayı açıklayan en güçlü teori 1876’da Dr. L. D. Kastenbine tarafından ortaya atıldı. Kastenbine’e göre Bath County’nin üzerinde o sırada bir akbaba sürüsü uçuyordu.

Akbabaların bilinen bir savunma mekanizması vardır:
Tehlike anında midelerini boşaltarak hafiflemek ve düşmanı uzaklaştırmak.

Kastenbine şöyle yazdı:

“Bir akbaba kusarsa, kokudan rahatsız olan diğer akbabalar da refleksle kusar. Bu zincirleme reaksiyon, saniyeler içinde onlarca metrelik bir alana et parçalarının yağmasına yol açabilir.”

Bu teori o kadar mantıklıydı ki hem halk hem de bilim çevreleri tarafından büyük ölçüde kabul gördü.

Kastenbine ayrıca örneklerden birini yaktı ve kokunun açık şekilde koyun etini andırdığını kaydetti.

Peki Bu Et Hangi Hayvana Aitti?

Bu sorunun cevabı 150 yıldır tam olarak bilinmiyor.

DNA analizi yapılabilmesi için taze örneklere ihtiyaç vardı; fakat o yıl toplanan örneklerden geriye sadece birkaç parça kaldı.

2004 yılında Transylvania Üniversitesi’nin laboratuvarında eski bir cam şişe bulundu. İçinde “Olympia Springs” yazılı, alkol içinde saklanmış bir doku parçası vardı.

Bu parçanın Kentucky et yağmurundan kaldığı kabul edildi ve modern testlere tabi tutuldu. Ancak dokular çok bozulduğu için hangi türe ait olduğu belirlenemedi.

image 42

Kentucky Halkı Bu Olayı Unutmadı: Günümüzde Festival Düzenleniyor

2024 yılında Bath County Tarih Müzesi bu tarihi parçayı sergilemeye başladı. İlgi o kadar büyüktü ki 2025 yılında olayın 149. yılı için özel bir “Et Yağmuru Festivali” düzenlendi.

Festivalde:

  • “Gizemli Et” temalı yemek yarışmaları,
  • Kostümlü geçit törenleri,
  • Tarih konferansları,
  • Olayın canlandırmaları

yapıldı.

Yüzlerce kişi bu tuhaf olayın hatırasını yaşatmak için Bath County’ye akın etti.

150 Yıl Sonra Bile Yanıt Bekleyen Sorular

Her ne kadar “akbaba kusmuğu” teorisi en güçlü açıklama olsa da bazı noktalar hâlâ muamma:

  • Aynı anda bu kadar çok akbabanın kusması ne kadar olası?
  • Düşen doku neden bu kadar büyük parçalar hâlindeydi?
  • Neden bölgede hiç akbaba görülmedi?
  • Neden parçaların bazıları tamamen farklı dokulardan oluşuyordu?

Bu soruların bazılarına kimse kesin yanıt veremiyor.

İnternet Geçmişinizi Silmenin Yeterli Olduğunu Düşünüyorsanız Yanılıyorsunuz! Dijital Hayalet Olmanın Yolları

Sonuç: Olay Hâlâ Tam Olarak Çözülemedi

1876 Kentucky et yağmuru olayı, modern bilimin hâlâ tam olarak çözümleyemediği en gizemli vakalardan biri olarak tarihte yerini koruyor. Büyük olasılıkla bir akbaba sürüsünün kusması sonucu yaşanan talihsiz bir doğa olayıydı…

Ama gökyüzünden düşen bu tuhaf parçalar, hâlâ merak uyandırıyor.

Gökyüzünde gerçekten ne oldu?
Cevabı belki hiçbir zaman tam olarak öğrenemeyeceğiz.

Okumaya Devam Et

Kültür-Sanat

Dinozorları Yok Eden Devasa Gök Taşına Ne Oldu?

Paylaşıldı

on

By

Gök Taşı

Yeryüzündeki En Büyük Yok Oluşun Ardında Kalan Gizemli Toz Tabakası

Yaklaşık 66 milyon yıl önce, gezegenimizin kaderini kökten değiştiren, canlılar tarihinin en büyük kırılma noktalarından biri yaşandı. O dönemde Dünya’ya çarpan devasa bir gök taşı, dinozorlar da dahil olmak üzere yeryüzündeki canlı türlerinin yaklaşık %75’inin yok olmasına neden oldu. Peki herkesin merak ettiği asıl soru şu:
Bu kadar büyük bir gök taşı nereye kayboldu?
Bir dağ büyüklüğündeki bu cisim gerçekten yok mu oldu, yoksa hâlâ bir yerde duruyor mu?

Bilim insanları bu soruya sadece teorik değil, doğrudan jeolojik kanıtlarla cevap veriyor. Ve ortaya çıkan gerçek, sandığınızdan çok daha ürkütücü.

Chicxulub: Bir Çarpmanın Adı, Bir Yok Oluşun Başlangıcı

Bugün bilim dünyasında bu gök taşına “Chicxulub asteroidi” adı veriliyor. İsmini, çarpmanın izlerinin bulunduğu Meksika’nın Yucatán Yarımadası’ndaki Chicxulub kraterinden alıyor. Bu krater yaklaşık 180 kilometre çapında ve Dünya üzerindeki bilinen en büyük ikinci çarpma kraterlerinden biri.

Asteroit yaklaşık 10 ila 15 kilometre çapındaydı. Bunu gözünüzde canlandırmak için şunu düşünün: İstanbul’dan Kocaeli’ye kadar uzanan tek parça bir kaya kütlesi…

Ve bu dev kütle, atmosfere saniyede yaklaşık 20 kilometre hızla girdi. Bu, bir merminin hızının onlarca katı demek.

Çarpışma Anında Ne Oldu? Madde Gerçekten Yok mu Oldu?

Asteroit atmosfere girdiği anda, termodinamiğin en acımasız yasaları devreye girdi. Bu kadar yüksek bir hız, gök taşının sahip olduğu kinetik enerjiyi, bir anda aşırı yüksek ısı enerjisine dönüştürdü.

O anda yaşanan şey şuydu:

  • Gök taşı katı halden sıvıya bile geçemeden,
  • Doğrudan plazma haline geçti,
  • Yani tam anlamıyla buharlaştı (vaporize oldu).

Bu sırada ortaya çıkan enerji, yaklaşık 100 milyon megaton TNT gücündeydi.

Karşılaştırmak için:

  • Hiroşima’ya atılan atom bombası: 15 kiloton
  • Chicxulub çarpması: 100.000.000 megaton

Bu, nükleer çağın tüm silahlarının toplamından bile kat kat fazla bir enerji.

Gök Taşı

“Bu kadar büyük bir cisim nereye gitti?”

İşte asıl kritik nokta burada başlıyor.

Fizikte çok temel bir yasa vardır:
Kütlenin korunumu yasası.
Yani hiçbir madde tamamen yok olmaz. Sadece hal değiştirir.

Bu dev gök taşı da yok olmadı.
Sadece parçalandı, buharlaştı ve atmosferin her katmanına dağıldı.

Çarpmanın ardından:

  • Milyarlarca ton kaya ve metal
  • Atmosferin üst katmanlarına fırladı
  • Sonra mikroskobik parçacıklar hâlinde dünyanın etrafını bir battaniye gibi sardı

Güneş Söndü, Dünya Buz Kesti

Bu toz tabakası, güneş ışınlarının Dünya’ya ulaşmasını yıllarca engelledi.

Bilim insanlarına göre:

  • Güneş ışığı %70-80 oranında azaldı
  • Küresel sıcaklıklar birkaç yıl içinde 10-15 derece düştü
  • Fotosentez neredeyse durma noktasına geldi
  • Bitkiler öldü, otçullar aç kaldı
  • Ardından etçiller de yok oldu

Yani dinozorlar:

  • Çarpma anında değil,
  • Sonrasında başlayan global karanlık ve soğuk çağ sayesinde donarak ve açlıktan öldü.

T-Rex gibi dev yırtıcılar, gökyüzü kapkaranlıkken, yiyecek bulamadan, aylar içinde tarihe karıştı.

Peki Bugün O Gök Taşı Nerede?

İşte olayın en çarpıcı kısmı burada:

Bugün jeologlar, dünyanın dört bir yanında aynı ince tabakayı kazılarda görüyor. Bu tabakaya:

“K-Pg sınırı” (Kretase-Paleojen sınırı) deniyor.

Bu tabaka:

  • Milimetre kalınlığında
  • İridyum bakımından olağanüstü zengin
  • Normalde Dünya kabuğunda nadir bulunan,
  • Ama uzay taşlarında çok bol olan bir element

Yani bu incecik tabaka:

Dinozorları yok eden göktaşının ta kendisi.

Bugün:

  • Avrupa’da,
  • Amerika’da,
  • Asya’da,
  • Hatta Türkiye’de yapılan jeolojik kazılarda bile bu tabakaya rastlanıyor.

Başka bir deyişle:

👉 O gök taşını aramanıza gerek yok.
👉 O şu an ayağınızın altında.
👉 Tozu toprağı, hâlâ atmosfere karışmış durumda.
👉 Teknik olarak… Onu soluyorsunuz.

image 34

Çarpma Sadece Dinozorları mı Yok Etti?

Hayır. Dinozorlar bu işin en meşhur kısmı. Ama yok oluş sadece onlarla sınırlı değildi.

Yok olanlar arasında:

  • Dev deniz sürüngenleri
  • Uçan pterozorlar
  • Okyanus planktonlarının büyük kısmı
  • Yeryüzündeki bitki türlerinin önemli bir bölümü vardı

Ama ironik şekilde:

  • Küçük memeliler
  • Bazı kuş türleri
  • Toprak altında yaşayan canlılar

hayatta kaldı.

Ve işte biz, o küçücük hayatta kalan memelilerin torunlarıyız.

Aslında Hepimiz Bir Gök Taşının Mirasıyız

Eğer Chicxulub çarpması olmasaydı:

  • Dinozorlar ekosistemin zirvesinde kalmaya devam edecekti
  • Memeliler asla baskın tür hâline gelemeyecekti
  • Büyük ihtimalle:
    • Ne insan olurdu,
    • Ne şehirler,
    • Ne de bu satırları okuyacak bir bilinç meydana gelirdi

Yani çok net bir gerçek var:

Bugünkü insan uygarlığı, bir gök taşının açtığı boşluk sayesinde var oldu.

Bazen evren bir türü siler…
Başka bir türe yer açmak için.

Evrenin Acı Ama Net Mesajı

Koca bir dağ büyüklüğündeki gök taşı:

  • Bir an içinde
  • Plazmaya dönüştü
  • Toz haline geldi
  • Ve bugün:
    • Toprağın içinde
    • Suyun içinde
    • Havada
    • Ve belki de şu an akciğerinizde

Bir zamanlar dünyayı yöneten canlılar, bugün yalnızca:

  • Birkaç kemik parçası
  • Birkaç fosil
  • Ve milimetrelik bir iridyum çizgisi ile hatırlanıyor.

Evren, Chicxulub ile şunu demiş gibi:

“Ne kadar büyük olursan ol, sonun yine bir toz zerresi olabilir.”

image 35

Bugün Benzer Bir Tehlike Var mı?

NASA ve diğer uzay ajansları bugün:

  • Dünya’ya yakın asteroitleri sürekli izliyor
  • “Gezegen savunma sistemleri” geliştiriyor
  • Olası bir çarpma senaryosu için ilk kez insanlık olarak hazırlıklı olmaya çalışıyoruz

Ama gerçek şu:

  • Chicxulub benzeri bir çarpma 100 milyon yılda bir yaşanıyor
  • Yani yarın da olabilir, 1 milyon yıl sonra da

Evren sabırlıdır…
Ve hiçbir tür, sonsuza kadar güvende değildir.

Kaya Çilingiroğlu Kim, Kaç Yaşında ve Nereli? Kaya Çilingiroğlu Neden Gündemde?

Sonuç: O Gök Taşı Gitti mi? Hayır… Dağıldı

Dinozorları yok eden dev gök taşı:

  • Yok olmadı
  • Kırıldı
  • Buharlaştı
  • Toz oldu
  • Atmosfere karıştı
  • Sonra dünyaya yağdı
  • Ve bugün:
    • Toprak oldu
    • Kaya oldu
    • Hava oldu
    • Bizim üzerimizde yürüdüğümüz zemin oldu

Yani teknik olarak:

Dinozorları yok eden gök taşı şu an hâlâ Dünya’da.
Sadece parça parça… ve her yerde.

Okumaya Devam Et

Kültür-Sanat

Taş Kağıt Makas Tarihçesi: Bin Yıllardır Devam Eden Düellonun Gerçek Kökeni Nereden Geliyor?

Paylaşıldı

on

By

Taş Kağıt Makas

Günlük hayatımızın ayrılmaz parçası haline gelmiş, karar veremediğimizde hemen devreye soktuğumuz “Taş Kağıt Makas” oyunu, sanıldığı gibi modern çağın eğlenceli bir çocuk oyunu değil. Aslında bu küçük el hareketlerinin ardında bin yılı aşan kültürel bir birikim, mitolojik semboller, farklı coğrafyalarda şekil değiştiren kurallar ve derin bir tarih yatıyor.
Bu yazıda Taş Kağıt Makas tarihçesi üzerine bilinen her şeyi; Çin’den Japonya’ya, oradan Avrupa ve dünya kültürlerine kadar yayılan şaşırtıcı gelişimi detaylarıyla ele alıyoruz.

🌏 Taş Kağıt Makas Tarihçesi İlk Nerede Başladı?

Tahmin edilenin aksine oyun ilk kez Japonya’da ortaya çıkmadı. Taş Kağıt Makas tarihçesi bizi Çin’in antik ken oyunlarına, yani “el işaretleriyle oynanan tahmin ve mücadele oyunlarına” götürüyor. Bu ilk oyunların temelinde güç, şans ve zeka gibi kavramların birleşimi vardı.

🀄 Çin’de “Ken” Oyunları: Eski Dünyanın İlk Düello Formatı

“Ken” kelimesi Çin’de “yumruk, kavrama, güç, kuvvet” anlamlarına geliyordu. Bu oyunların en eski örnekleri, günümüzden yüzlerce yıl öncesine dayanıyor. El işaretleri aracılığıyla yapılan düellolar; kimi zaman kumar, kimi zaman içki oyunu, kimi zaman da bir müzakere yöntemi olarak kullanılıyordu.

O dönemin Çin kültüründe:

  • El işaretleriyle şans belirleme,
  • Karar verme,
  • Hatta anlaşmazlık çözme

yaygın bir alışkanlıktı. Bu davranış biçimi zamanla oyunlara dönüştü.

🇯🇵 Taş Kağıt Makas’ın “Japon Atası”: Janken ve Honken

Bugün dünya genelinde bildiğimiz taş-kağıt-makas oyunun Japon versiyonu Janken olarak adlandırılıyor. Fakat Janken, kendiliğinden ortaya çıkmadı; Çin’den Japonya’ya taşınan “Honken” adı verilen orijinal ken oyunundan evrildi.

🕰 Honken: 1640’ların Nagasaki’sinde Doğdu

Kaynaklar, Honken oyununun Japonya’da ilk olarak 1640’lı yıllarda Nagasaki bölgesinde görüldüğünü söylüyor. O dönemde Nagasaki, Çin ve diğer Asya ülkeleriyle yoğun ticari ilişkiler içindeydi. Bu nedenle kültürel etkileşimler oldukça fazlaydı.

Honken’de kurallar bugünkü taş-kağıt-makastan çok farklıydı:

  • Oyuncular 0 ile 5 arasında bir sayı seçiyor,
  • Bu sayıya denk gelecek şekilde parmaklarını açıyor veya kapatıyor,
  • Aynı anda toplam parmak sayısını tahmin ediyordu.

Doğru tahmin eden kazanıyordu.

İlk başlarda bu oyun içki evleri ve randevu evlerinde bir “içki oyunu” olarak ortaya çıktı. Kaybeden kişinin içki ısmarlaması meşhurdu.

Taş Kağıt Makas

🎭 Ken Oyunlarının Çeşitlenmesi: Tilki, Tüfek, Yaşlı Adam, Yılan, Kurbağa…

Japon kültürü oyuna kendi yaratıcılığını ve sembollerini ekleyince, Taş Kağıt Makas tarihçesi çok daha renkli bir hâle geldi. Edo döneminde birçok farklı versiyon ortaya çıktı.

İşte o dönemin popüler ken oyunlarından bazıları:

🦊 1. Shouyaken (Yaşlı Adam – Tüfek – Tilki)

Bu versiyon tam anlamıyla bir sahne performansı gibiydi:

  • Yaşlı adam: Oyuncu kollarını göğsünde kavuşturuyor.
  • Tüfek: İki elle tüfek tutuyormuş gibi yapılıyor.
  • Tilki: İki yumruk yukarı kaldırılıyor, parmaklarla kulak taklit ediliyor.

Kazanan ilişkisi şöyleydi:

  • Yaşlı adam ➜ Tüfeği yener
  • Tüfek ➜ Tilkiyi yener
  • Tilki ➜ Yaşlı adamı yener

Bu üçlü döngü, bugün bildiğimiz taş-kağıt-makas ilişkisine birebir uyuyor.

🐍 2. Mushiken (Yılan – Kurbağa – Sülük)

İşaret parmaklarıyla oynanan bu oyun çocuklar arasında yaygındı:

  • Yılan (baş parmak) ➜ Kurbağayı yener
  • Kurbağa (işaret parmağı) ➜ Sülüğü yener
  • Sülük (yüzük parmağı) ➜ Yılanı yener

Bu üçlü döngü “sansukumi” adlı eski Japon felsefesine dayanır:
“Her biri bir diğerinden korkar, ama sırayla.”

Aynı prensip günümüzdeki taş-kağıt-makasın temelini oluşturuyor.

image 19

🎮 Günümüz Taş Kağıt Makas Versiyonunun Doğuşu

Bugünkü taş-kağıt-makasın (Janken Pon) ortaya çıkışı 19. yüzyılın sonlarına dayanır. Mushiken ve Shouyaken gibi oyunlardan ilham alındı ve daha sade bir sistem geliştirildi.

Bugünkü semboller:

  • 🪨 Taş (Guu) → Yumruk
  • Kağıt (Paa) → Açık el
  • Makas (Choki) → İki parmak

Bu versiyon hızla Japonya’da popülerleşti, ardından Avrupa ve Amerika’ya yayıldı. 20. yüzyıl başlarında dünya çapında standardize edildi.

Ve böylelikle Taş Kağıt Makas tarihçesi, bugünkü küresel formuna kavuşmuş oldu.

🌍 Dünya Çapındaki İlginç Taş Kağıt Makas Versiyonları

Taş Kağıt Makas tarihçesi sadece Asya ile sınırlı değil. Dünya genelinde farklı kültürlerde çok ilginç ve yaratıcı versiyonlar var.

🇰🇷 Kore: Kai Bai Bo

Kore’deki versiyon neredeyse tamamen Japon versiyonuna benzer.

  • Kai → Makas
  • Bai → Taş
  • Bo → Kağıt

Bu oyun, Kore kültüründe “yazı tura” gibi karar verme yöntemi olarak kullanılır.

🇮🇳 Hindistan – Endonezya – Bali: Fil – İnsan – Karınca

Bu versiyon belki de en eğlenceli olanı:

  • Fil → İnsan’ı yener (gücüyle)
  • İnsan → Karıncayı yener (akılla)
  • Karınca → Fil’i yener (delip geçerek)

Mitolojik bir döngü!

🇨🇳 Güney Çin: Tanrı – Tavuk – Tabanca – Tilki – Karınca

Bu versiyonda tam 5 seçenek var ve ilişkiler son derece karmaşık:

  • Tavuk tanrıya kurban edilmiştir → Tanrıya kaybeder
  • Tabanca ölüme sebep olur → Tanrıya kaybeder
  • Karınca, Tanrı heykelini yer → Tanrıyı yener!
  • Tabanca tavuğu yener
  • Tilki tavuğu yener
  • Tavuk karıncayı yener
  • Tabanca tilkiyi yener

Bu varyant, çok daha stratejik bir oyun hâline gelir.

image 18

🇲🇾 Malezya: Su – Kuş – Tabanca – Taş – Tahta

Her sembolün gücü eşit değildir. Aslında bu varyant “gelişmiş Taş Kağıt Makas” gibi düşünülebilir.

🧩 Taş Kağıt Makas Tarihçesi Neden Bu Kadar Önemli?

Bu oyun sadece basit bir el hareketinden ibaret görünse de:

  • Matematiksel modellemelerde,
  • Oyun teorisinde,
  • Strateji çalışmalarında,
  • Karar verme tekniklerinde,
  • Sosyolojik araştırmalarda

kullanılıyor.
Taş-kağıt-makas ilişkisi, bilim dünyasında “döngüsel rekabet modeli” olarak geçer ve doğadaki birçok sistemi açıklamak için kullanılır.
Örneğin bazı hayvan türlerinin rekabeti bile taş-kağıt-makas döngüsünü takip eder.

30 TL’lik “Lone Lantern” Neden Yılın Sürprizine Dönüştü? Steam’de Ucuz Bir Oyun Sosyal Medyada Patladı.

🔔 Sonuç: Taş Kağıt Makas Sadece Bir Oyun Değil, Kültürlerarası Bir Miras

Taş Kağıt Makas tarihçesi bize şunu gösteriyor:

Bu oyun;
çocukların eğlencesi,
arkadaşlar arasındaki şaka yöntemi,
karar verme aracı,
kavga önleme tekniği,
kültürel alışkanlık
ve tarihin içinden süzülen bir mirastır.

Bugün dünya üzerindeki milyarlarca insanın bildiği bu küçük oyun, bin yılı aşan bir yolculuğun sonucudur.

Ve belki de bu yüzden hiçbir zaman eskimez.

Okumaya Devam Et

Trendler