Teknoloji
Goodyear’ın 60’lı Yıllarda Üretip Sonradan Rafa Kaldırdığı Acayip İcat: Parlayan Lastikler
1960’lı yıllar, Amerika Birleşik Devletleri’nde yalnızca otomobil dünyasının değil, aynı zamanda tüm teknolojik vizyonun değiştiği bir dönemdi. Uzay Çağı rüzgarı her yeri kasıp kavuruyor, yeni materyaller, fütüristik tasarımlar ve geleceğe dair iddialı vizyonlar hayatın her alanına yansıyordu. İşte bu ortamda Goodyear, otomobil lastiği konusundaki sınırları zorlayan ve adeta bilim kurgu filmlerinden çıkmış bir icatla gündeme geldi: ışıklı, yani parlayan lastikler.
O dönemde şirket, medyaya gönderdiği davetiyelerde “lastik sektörünü sonsuza kadar değiştirecek” bir yenilikten söz ediyordu. Beklentiler büyüktü ve ortaya çıkan ürün gerçekten de şaşkınlık uyandırdı. Bugün bile pek çok otomobil tutkunu, Goodyear’ın neden bu projeyi rafa kaldırdığını merak eder.
Neothane: Geleceğin Malzemesi
Goodyear’ın bu fikri hayata geçirmesindeki kilit rol, kimya alanındaki gelişmelere dayanıyordu. Şirketin kimyagerlerinden William Larson ve Anthony Finelli, “Neothane” adını verdikleri yeni bir malzeme geliştirdi. Bu malzeme, sentetik bir poliüretan kauçuktu ve geleneksel kauçuk yerine şeffaf yapısıyla dikkat çekiyordu.
Neothane’ın en büyük özelliği yarı saydam oluşuydu. Bu sayede içine ışık yerleştirmek mümkün hale geldi. Dahası, malzemeye az miktarda boya eklenerek lastikler kırmızı, yeşil, mavi, sarı ve turuncu gibi farklı renklerde üretilebiliyordu. Kısacası, otomobil lastikleri yalnızca işlevsel bir parça değil, adeta görsel bir şölene dönüşüyordu.
Işıldayan Lastiklerin Tanıtımı
1961 yılında Goodyear, bu lastikleri özel konsept araçlarla tanıttı. En dikkat çekici örneklerden biri, Jim Street’in Golden Sahara II isimli özel otomobiliydi. Aracın üzerinde kullanılan ışıklı lastikler, gece karanlığında adeta bir uzay gemisini andırıyordu.
Lastiklerin içine yerleştirilen 18 küçük ampul, lastiği her yönden aydınlatıyordu. Düşünsenize; 60’lı yıllarda Amerika’nın otoyollarında rengarenk ışık saçan otomobiller dolaşsaydı, bu manzara yalnızca otomobil tutkunlarını değil, tüm toplumu büyülerdi.
İlk Tepkiler: Heyecan ve Hayranlık
Goodyear’ın tanıtımı medyada büyük ses getirdi. Dönemin gazeteleri ve otomobil dergileri, bu icadı “geleceğin teknolojisi” olarak lanse etti. Sektör temsilcileri de bu ürünün otomotiv dünyasına farklı bir boyut getireceğini düşünüyordu. Çünkü o yıllarda otomobil sadece ulaşım aracı değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı ve prestij simgesiydi.
Işıldayan lastikler, gençlerin ilgisini çekebilir, otomobil modasına yeni bir yön verebilirdi. Hatta bazı yorumcular, bu lastiklerin “gece güvenliğini artırabileceğini” bile öne sürdü. Çünkü yoldaki araçların görünürlüğü daha yüksek olacaktı.
Testler ve Büyük Hayal Kırıklığı
Ancak işin teknik boyutuna gelindiğinde işler istenildiği gibi gitmedi. Neothane lastiklerle yapılan testler, bu parlak fikrin ciddi kusurlara sahip olduğunu gösterdi:
- Yüksek hız sorunları: 100 km/s’nin üzerinde lastikler çekiş gücünü kaybediyordu.
- Isınma problemi: Lastikler çabuk ısınıyor, bu da aşınmayı hızlandırıyordu.
- Fren performansı: Islak zeminlerde fren mesafesi uzuyordu, bu da güvenlik açısından büyük bir risk demekti.
- Dayanıklılık: Görsel olarak güçlü olsalar da, uzun vadede geleneksel kauçuk lastikler kadar güvenilir değillerdi.
Goodyear, bu sorunları gidermek için yıllarca çalıştı. Ancak çözüm bulunsa bile başka bir engel ortaya çıktı: maliyet. Işıldayan lastikler, normal lastiklere kıyasla çok daha pahalıya mal oluyordu. Seri üretime geçilse bile geniş kitlelere hitap edemeyeceği anlaşıldı.
Neden Raflara Kaldırıldı?
Yaklaşık on yıl süren denemelerin ardından Goodyear, ışıklı lastik projesini tamamen durdurdu. Şirketin açıklamasına göre, ürün her ne kadar estetik açıdan devrimsel olsa da, performans ve maliyet sorunları nedeniyle sürdürülebilir değildi.
Ayrıca otomotiv dünyasında 1970’lerle birlikte daha farklı öncelikler öne çıktı: güvenlik, yakıt ekonomisi ve çevre dostu teknolojiler. Bu şartlar altında parlayan lastikler, “lüks bir gösteriş ürünü” olarak kalmaya mahkumdu.
Bugün Olsaydı Ne Olurdu?
Günümüzde otomotiv sektörü, LED teknolojisi, akıllı aydınlatma sistemleri ve elektrikli araçlarla bambaşka bir noktada. Eğer Goodyear’ın ışıklı lastik fikri bugünkü teknolojilerle birleşseydi, belki de estetikten çok güvenlik odaklı bir çözüm olarak karşımıza çıkabilirdi.
Örneğin:
- Gece sürüşlerinde lastiklerin renk değiştirmesi, yol koşullarına dair sürücüyü uyaran bir sistem olabilirdi.
- Acil durum frenlerinde kırmızıya dönen lastikler, arkadaki sürücülere ekstra uyarı verebilirdi.
- Elektrikli araçlarda sessizliği telafi eden görsel bir “varlık göstergesi” olarak kullanılabilirdi.
Kısacası, bugün olsa bu fikir yalnızca fütüristik değil, aynı zamanda işlevsel bir icat haline gelebilirdi.
Kültürel Etkisi
Her ne kadar ticari başarıya ulaşamasa da, Goodyear’ın ışıklı lastikleri otomotiv tarihine unutulmaz bir not düştü. Bu konsept, yıllar sonra bile otomobil fuarlarında ve belgesellerde gündeme gelmeye devam etti. Özellikle Golden Sahara II, koleksiyonerlere ve meraklılara ilham kaynağı oldu.
Hatta günümüz otomobil modifikasyon kültüründe neon ışıklar, LED jantlar ve aydınlatmalı detayların popüler olması, bu fikrin modern bir yansıması olarak görülebilir.
Trendyol’da 2025 Sonbahar Koleksiyonu: Zamansız Şıklık, Trend Parçalar ve Sezonun Yıldız Ürünleri
Sonuç
Goodyear’ın 1960’larda geliştirdiği parlayan lastikler, otomotiv tarihinin en sıra dışı ama aynı zamanda en unutulmaz icatlarından biri olarak hafızalara kazındı. Her ne kadar güvenlik ve maliyet engelleri nedeniyle rafa kaldırılmış olsa da, bu fikir bir dönemin ruhunu, geleceğe dair umutlarını ve teknolojiye olan sınırsız inancını temsil ediyor.
Bugün olsa belki farklı bir teknolojiyle yeniden hayat bulabilecek olan bu lastikler, hâlâ “keşke yollarda görebilseydik” dedirten icatlar arasında yer alıyor.