Haberler

Ayşe Barım Hakkında Tahliye Kararı: Sağlık Sorunları, Gezi Davası ve Tartışmalar

Paylaşıldı

on

Türkiye kamuoyu uzun süredir menajer Ayşe Barım davasını yakından takip ediyor. Kamuoyunda “ünlülerin menajeri” olarak bilinen Barım, Gezi Parkı soruşturması kapsamında ocak ayında tutuklanmış, hakkında 30 yıla kadar hapis cezası istenmişti. Ancak ciddi sağlık sorunları ve yargılama sürecindeki gelişmeler göz önünde bulundurularak 1 Ekim 2025 tarihinde tahliye edilmesine karar verildi. Tahliye kararıyla birlikte Barım için ev hapsi ve yurt dışı çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbirleri getirildi.

Bu karar, Türkiye’de hukuk, adalet ve özgürlük tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı.


Sağlık Sorunları Tahliye Kararında Belirleyici Oldu

Ayşe Barım’ın duruşmada yaptığı konuşma, davaya damgasını vurdu. Barım, hayatı boyunca hiçbir suç işlemediğini, hatta hiçbir soruşturmada tanık olarak bile yer almadığını söyledi. Sağlık sorunlarına değinerek şu ifadeleri kullandı:

“Her gün aynı soruları soruyorum: Ben neden tutuklandım? Tek başıma bir hücrede beyin ve kalp sorunlarıyla uğraşıyorum. 30 kilodan fazla kaybettim.”

Barım’ın bu açıklamaları, mahkeme heyetinin sağlık koşullarını dikkate almasına yol açtı. Sonuçta verilen tahliye kararı, kamuoyunda hem sevinç hem de eleştiriyle karşılandı.


Ayşe Barım Hakkındaki Suçlamalar

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianamede, Ayşe Barım’a ağır suçlamalar yöneltildi.

  • “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım” suçlamasıyla karşı karşıya kaldı.
  • Savcılık, Barım’ın 29 Mayıs – 2 Haziran 2013 tarihleri arasında Gezi Parkı olaylarına katılmaları için bağlı olduğu sanatçıları yönlendirdiğini iddia etti.
  • Ancak ifade veren sanatçılar, Barım’ın kendilerini yönlendirdiği iddiasını kesin bir dille reddetti.

Dolayısıyla davanın en kritik noktalarından biri, kanıtların zayıflığı ve tanık beyanlarının çelişkili olması oldu.


Tanık İfadelerindeki Çelişkiler

1 Ekim’deki duruşmada tanık olarak dinlenen Sedat Gül, dikkat çekici ifadeler verdi. Gül, Barım’ı yalnızca sosyal medyadan tanıdığını söyledi ve şikayetini hatırlamadığını belirtti:

“İhbarın tam içeriğini hatırlamıyorum. Sosyal medyada çok gördüğüm için bir vatandaş olarak görevimi yaptım sadece.”

Bu ifade, davanın dayandığı temellerin ne kadar zayıf olduğunu gözler önüne serdi.


Osman Kavala ve Gezi Parkı Davası Bağlantısı

Savcılık, Barım’ın Osman Kavala, Çiğdem Mater ve Memet Ali Alabora ile yoğun iletişimde olduğunu iddia etti. Ancak Barım, Kavala’yı hiç tanımadığını açıkladı.

Gezi Parkı davası, Türkiye’nin yakın tarihindeki en tartışmalı davalardan biri olarak biliniyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2019 yılında Kavala’nın tutukluluğunu hukuksuz bulmuş ve derhal serbest bırakılması gerektiğine karar vermişti. Ancak bu karar Türkiye tarafından uygulanmadı.

Barım’ın davası da Gezi Parkı sürecindeki diğer davalarla birlikte değerlendirilince, Türkiye’de hukuk sistemine yönelik eleştiriler yeniden gündeme geldi.


Gezi Parkı Olaylarının Hatırlattıkları

Gezi Parkı protestoları, 2013 yılında İstanbul Taksim’deki Gezi Parkı’na yapılmak istenen AVM projesine karşı başlamıştı. Başlangıçta çevre duyarlılığıyla gelişen bu hareket, kısa sürede ülke çapında bir protesto dalgasına dönüştü. Polis müdahalesi ve sert güvenlik önlemleri, olayların büyümesine yol açtı.

Aradan geçen 12 yılın ardından Gezi Parkı, yalnızca bir çevre mücadelesi değil; aynı zamanda Türkiye’de ifade özgürlüğü ve demokratik haklar açısından bir sembol haline geldi.


Kamuoyunun Tepkisi

Ayşe Barım’ın tahliye haberi, sosyal medyada hızla yayıldı. Birçok kullanıcı, sağlık sorunları nedeniyle verilen tahliye kararını olumlu karşılarken, bazıları da “ev hapsi ve yurtdışı yasağı” gibi adli kontrol şartlarını eleştirdi.

Özellikle hukukçular, davanın başından bu yana çelişkili tanık beyanlarına ve delil yetersizliğine dikkat çekiyor. Barım’ın avukatları, müvekkillerinin tamamen beraat etmesi gerektiğini savunuyor.


Tahliye Kararının Olası Etkileri

Bu tahliye kararı, Gezi davasında tutuklu bulunan diğer isimler açısından da emsal niteliğinde olabilir. Özellikle sağlık sorunları yaşayan tutuklular için yeni bir kapı aralayabilir. Ancak asıl tartışma, Türkiye’de ifade özgürlüğü ve adalet sisteminin ne ölçüde bağımsız işlediği üzerinde yoğunlaşıyor.


Uluslararası Boyut

Barım davası, Avrupa basınında da yankı buldu. Özellikle AİHM kararlarına uyulmaması nedeniyle Türkiye’nin Avrupa Konseyi ile ilişkilerinde yeni krizler yaşanabileceği öne sürülüyor. Uluslararası insan hakları örgütleri de Barım’ın tahliyesini yakından takip ediyor.

Avrupa Galatasaray’ı Konuşuyor! Liverpool’un Kabus Gecesi ve Tarihi Zaferin Yankıları


Sonuç

Ayşe Barım hakkında verilen tahliye kararı, yalnızca bir davanın sonucu değil; aynı zamanda Türkiye’de hukuk, adalet ve özgürlük tartışmalarının merkezinde yeni bir döneme işaret ediyor.

  • Sağlık sorunları,
  • Tanık beyanlarındaki çelişkiler,
  • Delil yetersizliği,
  • Gezi Parkı davasının sembolik önemi…

Hepsi bir araya geldiğinde, Barım’ın tahliyesi adalet sisteminin işleyişine dair soruları artırıyor.

Türkiye’de hukuk güvenliği ve insan hakları konusundaki tartışmalar devam ederken, kamuoyu şimdi Barım’ın bir sonraki duruşmasında nasıl bir karar çıkacağını merak ediyor.

Trendler

Exit mobile version